ALASONYA - TDV İslâm Ansiklopedisi

ALASONYA

Müellif: MACHIEL KIEL
ALASONYA
Müellif: MACHIEL KIEL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2020
Erişim Tarihi: 01.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/alasonya
MACHIEL KIEL, "ALASONYA", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/alasonya (01.12.2024).
Kopyalama metni

Bugün Elassona adıyla anılır. Tesalya’nın kuzeyindedir; Yunanistan’ın en yüksek dağı olan Olimpos dağının (2917 m.) hemen güneyindeki küçük bir vadide yer alır. Homeros’un İlyada’sında şehirden Yunanlılar’a Truva saldırısı için gemi sağlayan Olossoon diye söz edilir. Neolitik çağdan kalan arkeolojik buluntular da şehrin tarihinin hayli eskiye indiğine işaret eder. Roma İmparatorluğu zamanında önemli bir şehir olarak VI. yüzyılda İmparator Iustinianos tarafından yeniden güçlendirilmiştir. Bizans döneminde ise 1300’lerden hemen sonra önemli manastırlardan sayılan Olympiotissa, geleneklere uygun biçimde İmparator II. Andronikos tarafından Alasonya Kalesi’nin içinde inşa ettirilmiştir. Bu manastırın kilisesi günümüze kadar ayakta kalmıştır. İçinde 1300’lerde yapılmış ve 1643’te kısmen yenilenmiş önemli duvar resimleri bulunur.

Alasonya, bütün Doğu Tesalya ile birlikte Gazi Evrenos tarafından 790-791’de (1388-1389) alınmış olmalıdır. Şehirden bahseden ve bugüne ulaşan en eski tahrir olan 1466’dan kalan icmal defterinde buranın Alasonya Seraskeri Umur Bey’in oğlu Dâvud Bey’in zeâmetinin bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Nüfusu on hânelik (tahminen elli kişi) bir müslüman cemaatinden, 222 hıristiyan hânesinden (tahminen 1200 kişi) ve Dâvud Bey’in kumandası altındaki altı voynuk ve on iki yamaktan oluşan bir askerî gruptan teşekkül ediyordu (, nr. 66). Voynuklar yerel Bizans askerî güçlerinden kalmış gruplardı. Daha geç bir kaynakta ise Gazi Dâvud Bey, Alasonya’daki küçük bir mescidin kurucusu olarak zikredilir. 936 (1530) tarihli olan, fakat 927’den (1521) kalma bilgileri içeren Muhasebe Defteri (, nr. 367) Alasonya’nın bu tarihlerde 402 hâneye (2000 kişi) ulaştığını gösterir. Bu kayda göre sivil müslüman topluluk on hâneden otuz beş hâneye yükselse de hıristiyanlar 222 hâneden 367 hâneye çıkmıştır ve şehirde müslümanların oranı % 8’e düşmüştür. Olympiotissa Manastırı ayrı sayılır ve beş rahibin adı kayıtlıdır. Alasonya kazası, 433’ü müslüman olan (çoğunluğu yörük) toplam 5342 hâneden (tahminî 27.000 kişi) oluşan elli altı köy içermektedir. Alasonya’nın vergilerine dair yapılan bir inceleme, şehrin pazar fonksiyonunun (bâc-ı bâzâr) yanında şarap üretimiyle de öne çıktığını gösterir, söz konusu kaynakta bir kale ya da garnizondan bahsedilmemektedir.

977 (1570) tarihli tahrir (, nr. 60, s. 809-814) aradan geçen zaman içinde önemli değişikliklerin meydana geldiğini ortaya koyar. Şehir büyümemiş, ancak çok daha güçlü bir İslâmî karakter kazanmıştır. Bir müslüman cemaat yerine artık seksen iki hâneden (400 kişi) oluşan üç müslüman mahallesinden söz edilir (Cuma Camii mahallesi, İne Bey mahallesi, Merhum İbrâhim Bey Tekkesi mahallesi). Hıristiyanlar ise artık beş mahalleye ayrılan 192 hâneye (1000 kişi) sahiptir. Olympiotissa Manastırı da yine ayrı sayılır ve bu defa dokuz rahip kayıtlıdır. Toplamda kasabada yaklaşık 1400 kişi mevcuttur ve kasabanın % 30’u müslümandır. Ekonomik faaliyetlerden tahsil edilen vergilerin yarıdan fazlası pazarlardan gelir, bunu % 18 ile üzüm bağlarından (toplamda 1400 dönüm) alınan vergi izler. XVI. yüzyılın son çeyreği ve XVII. yüzyılın ilk yarısında Alasonya müslüman-Türk nüfusun daha baskın olduğu bir merkez haline geldi. Bu durum İslâmî hayat tarzına ait binaların daha fazla inşa edilmesiyle desteklendi. Bunlara örnek olarak Muharrem Paşa tarafından yaptırılan hamam ve büyük kubbeli bir cami, büyük bir imaret-cami ile Elassonitika nehri üzerinden geçen ve İbrâhim Bey (Evrenosoğlu ailesinin şeceresine göre Barak Bey kolundan Gazi Evrenos’un büyük torunu) tarafından inşa ettirilen iki güçlü taş köprü verilebilir. 1570 tarihli tahrirde İbrâhim Bey’den “merhum” olarak söz edilir. XVII. yüzyılda ise daha birçok cami ve mescid yapılacaktır.

1668 yılının baharında Evliya Çelebi, Selânik’ten Yenişehir’e giderken Alasonya’ya uğramıştır. Evliya Çelebi her ne kadar şehrin tarihini tamamıyla yanlış anlatsa da bazı değerli gözlemlerde bulunmuştur. Ona göre şehir kısmen Olimpos dağının yokuşlarına karşı yapılanmıştı ve vâlide sultana ait bir has araziydi. Şehirde taştan yapılmış 655 geniş ev vardı ve bunların en az on beşi sarayları andıran kale-evlerdi. Haydutlar ve eşkıya bu kale-evlere ihtiyaç duyulmasına sebep oluyordu. Şehir yedi mahalleden meydana geliyordu, nüfusun yarısı hıristiyan, yarısı müslümandı. Müslümanların ibadetlerini yaptığı on mekân vardı ve bunların dördü cuma camiiydi. En güzelleri kurşun kaplı kubbeleri ve oldukça mevzun minaresiyle Muharrem Paşa Camii’dir. Çarşıda da içinde zengin olsun fakir olsun bütün şehir ahalisine bolca yemek dağıtılan ve büyük bir vakıf olan imaret-cami vardı. Ayrıca Tekke Camii ile şirin bir cami olan Gazanfer Ağa Camii de önemli yapılardı. Bunların dışında bir medrese ve bir küçük hamamla Çarşı Camii’nin yanında büyük bir han ve seksen dükkân vardı. Olimpos nehrinin üzerinde güzel bir taş köprü yer alıyordu. Temmuz ayında şehirde büyük bir panayır düzenlenirdi. Alasonya muaf ve müsellem bir şehir olduğundan zengindi. Evliya Çelebi yaptığı tasviri bölgede iklimin hoş, insanların ise misafirperver olduğunu belirterek sona erdirir. 1660 tarihli resmî bir rûznâme Alasonya kasabasındaki Ahmed Çavuş Medresesi’nden bahseder. Bu kişi büyük ihtimalle XVI. yüzyılın ikinci yarısında oldukça aktif olan Evrenosoğlu İbrâhimbeyzâde Ahmed Çavuş’tur. Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği Muharrem Paşa ise Sokullu Mehmed Paşa’nın etrafındaki sayılı birkaç adamdan biri olup 1567’de Tımışvar defterdarlığı görevindeyken (, nr. 7) az sonra Doğu Macaristan’daki Göle Sancağı’nın sancak beyi olmuş, II. Selim’in hükümdarlığının son dönemlerinde vefat etmiştir (981/1573-74).

1669 yılının Eylül ayında Britanyalı Hekim Edward Brown o sıralar Yenişehir’de ikamet eden IV. Mehmed’in yanına giderken Alasonya’ya da uğradı. Brown, Alessone şeklinde andığı bu şehri içinde bir Rum manastırının bulunduğu kayda değer bir yer olarak tarif eder ve yanındaki ovada geniş bağ alanlarıyla pamuk tarlalarından bahseder. 1791’de coğrafyacılar Philippidis ve Konstantas, Geographia Neoteriki adlı eserlerinde Alasonya’nın eski Olosson olduğundan ve Antikçağ’da bu şehrin azametinden söz edip burayı halen 1000 hânelik bir yer, bir voyvodalık, bir başpiskoposluk ve kazanın ana yerleşim yeri şeklinde tarif ederler. Şehrin sakinleri Türk ve Rum’dur. Şehirde üç kilise ve beş cami vardır. Rumlar şehri ortasından ikiye ayıran nehrin sağ tarafında, Türkler ise sol tarafındadır. Larissa’ya olan mesafesi güneydoğu yönünden dokuz ya da on saattir. Tsaritsiani kasabası Alasonya ile aynı ovada bulunur; 1000 hâneye sahiptir ve bunların hepsi hıristiyandır.

XIX. yüzyılda Alasonya hakkında yapılan birçok tasvir vardır, bunlarda şehir ve halkına dair oldukça çelişkili bilgiler yer alır. 1805-1806 yıllarında tecrübeli Britanyalı gezgin William Martin Leake Elassona’dan 400 ailenin (1800-2000 kişilik nüfus) mesken tuttuğu bir yer olarak bahseder. Şehir otuz kasabadan oluşan bir bölgenin merkezidir. Üç cami ve harabe halindeki birçok ev müslüman nüfusun eskiden sayıca daha fazla olduğunu göstermektedir. Ancak şimdi Rumlar şehir nüfusunun dörtte üçünü oluşturmaktadır ve hepsi Elassonitiko nehrinin sağ yakasında yaşamaktadır. 1840’ta Fransız coğrafyacısı Ami Boué Alasson’da (Olasson) 400 ile 500 evin varlığını not eder. 1265 (1849) tarihli bir cizye defterinde ise hıristiyan erkek nüfus olarak kayıtlı seksen yetişkin, kırk dört çocuk (yaklaşık olarak 250 kişi) vardır, bu da elli-altmış civarında hâneye tekabül etmektedir. Aynı yıl, Avusturyalı tarihçi ve gazeteci Fallmerayer, Tsaritsena ve Elassona’nın küçük bir vadi üzerinde konumlandığını ve Alasonya’nın sadece yarısının hıristiyan olduğunu yazar. Tsaritsena da tamamıyla hıristiyan değildi. Fallmerayer vadinin sonunda sadece Türkler’in yaşadığı iki çiftçi kasabasından söz eder.

1290 (1873) tarihli Yanya Vilâyeti Salnâmesi’nde (s. 119-120) Alasonya’da 188 hânenin mevcut olduğu kayıtlıdır. Burada ayrıca dört cuma camii yaptıran Muharrem Paşa, Hacı Hüseyin Bey, Şeyh Abdullah Efendi ve İbrâhimbeyzâde Ahmed Çavuş’un adı geçer. Bu camiler ve vakıfları iyi durumdadır. Şehir merkezinde İbrâhim Bey’in vakfı olan imaret bulunmaktadır. Buradan her gün fakirlere ve yabancılara yemek dağıtılır. Şehirdeki mescidlerden biri Gazi Dâvud Bey’in vakfıdır; diğer iki mescidin kurucuları bilinmemektedir ve bunlar harap durumdadır. Salnâmeye göre Alasonya kazasında toplam yirmi bir cami ve mescid, 128 dükkân, yirmi han, iki hamam, bir imaret, bir medrese, on iki mektep, bir tekke ve toplam doksan sekiz kilise ile manastır vardır. Yine 1873’te, fakat bu defa daha eski bir bilgiye dayanarak Mostras Alassonia’yı Yanya eyaletinin Tırhala livâsında, Olimpos dağından gelen aynı isme sahip bir nehrin üzerinde yer alan bir pazar kasabası olarak zikreder. Şehirde 400 hâne bulunmaktadır ve İstanbul patrikliğine bağlı bir Ortodoks başpiskoposluğunun merkezidir. 1880’de resmî Yunan kayıtları Elassona’da 300 (erkek ?) Yunan nüfusunun yanı sıra 900 Osmanlı’nın, üç kilise, üç cami, iki okul, altı han ve bir manastırın bulunduğunu kaydeder. Yarım saatlik mesafede olan Tsaritsena köyü Alasonya Piskoposluğu’nun merkezidir. Aynı vadide şehirden bir saat uzaklıkta 550 Osmanlı nüfusunu barındıran Ormanlı ve Pazarlı köyleri yer almaktadır.

1881’de Tesalya Yunanistan’a bırakıldığında Alasonya güçlü bir garnizon ve yeni bir gümrük idaresiyle Osmanlılar’ın sınır karakolu haline geldi. 1889’da Şemseddin Sâmi şehirde çoğunluğunu müslümanların, geri kalanını ise Yunanlılar’ın oluşturduğu yaklaşık 4000 nüfus bulunduğunu zikreder. Şehirde dört cami, üç mescid, bir mektep, bir imaret ve çok sayıda bağ ve bahçe vardır. Alasonya kazası 4523 hâne ve yarısı müslüman, yarısı Yunan olan yaklaşık 19.000 nüfusu ile altmış altı köyden meydana gelmektedir. Kazada mescidlerle birlikte on beş cami, iki medrese, on iki mektep, bir tekke, 114 kilise ve manastır bulunmaktadır (, I, 280-281). 1895’te Alman halkbilimcisi Gustav Weignad, Alasonya’yı verimli bir ovada hareketli bir hayatın yaşandığı, güçlü bir garnizonun yer aldığı, ağırlıklı olarak bir Türk yerleşimi şeklinde tasvir eder. Şehir bir kaymakamlık merkezidir, ayrıca burada bir Yunan konsolosu görev yapmaktadır. Hıristiyan nüfusu arasında Aromunlar (Vlaklar/Ulahlar) ve az miktarda Yunanlılar mevcuttur. Hz. Meryem Manastırı çok ilginç bir kütüphaneye sahiptir. Civar köylerde bulunan ve bütünüyle Yunanlı olduğu söylenen Tsaritsena köyü 500 hâneden oluşmakta ve köy sakinlerinin yarıdan fazlasını Aromunlar oluşturmaktadır.

I. Balkan Savaşı sırasında Alasonya, Yunan ordusu tarafından ele geçirilen ilk Osmanlı şehri oldu. 1923’te Lozan Antlaşması’nın sonucunda şehrin kalan son Türk sakinleri de Anadolu’ya göç etti. Camiler ve diğer eserler çürümeye yüz tuttu ve çoğunlukla yok olup gitti. Muharrem Paşa Camii harap bir halde olsa da Kıbrıs’ta yaşanan Yunan-Türk gerilimine bir tepki olarak narin minaresi 1963’te yıkılana kadar ayakta kalmıştı. 1980’lerde cami hiç de aslına uygun olmayan bir şekilde restore edildi ve tarihî bir eser olarak korundu. XVI. yüzyıla ait Evrenosoğlu İbrâhimbeyzâde Ahmed Çavuş taş köprüsü de korumaya alındı. Restore edilerek koruma altına alınan ve günümüzde Yerel Folklor Müzesi olarak hizmet veren bir diğer Osmanlı eseri geç Osmanlı dönemine ait (1881) âbidevî Osmanlı Gümrük İdaresi binasıdır. Elassona bugün Larissa’ya bağlı bir idarî birimin merkezi olup 2011 yılı verilerine göre 7300 kişinin yaşadığı küçük bir kasaba durumundaydı.


BİBLİYOGRAFYA

Yanya Vilâyeti Salnâmesi, sene 1288 (1873), s. 119-120.

367 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Rûm-İli Defteri ile 114, 390 ve 101 Numaralı İcmâl Defterleri: 920-937/1514-1530 (haz. Ahmet Özkılınç v.dğr.), Ankara 2007, II, 252-256.

, VIII, 188-192; (Dağlı), VIII, 85-86.

E. Brown, A Brief Account of Some Travels in Hungaria, Servia, Bulgaria, Macedonia, Thessaly, Austria, Styria, Carinthia, Carniola and Friuli, London 1673, s. 46-47.

D. Philippidis – G. Konstantas, Geographia Neoteriki, Vienna 1791 ⟶ Athína 1988, s. 170.

W. M. Leake, Travels in Northern Greece, London 1835, III, 347.

A. Boué, La Turquie d’Europe, Paris 1840; a.e.: Die Europäische Türkei, Wien 1889, s. 530.

J. Ph. Fallmerayer, Fragmente aus dem Orient, München 1963, s. 301.

C. Mostras, Dictionnaire géographique de l’empire ottoman, St. Pétersbourg 1873 ⟶ İstanbul 1995, s. 24.

C. I. Kokidis, Odiporiká Ipírou kai Thessalías, ipó tou pará to Ipouryío ton Stratiotikón, Athínais 1880, s. 170-171.

G. Weigand, Die Aromunen, Leipzig 1895, s. 208-209.

C. Bigham, With the Turkish Army in Thessaly, London 1897.

S. Lauffer, Griechenland: Lexikon der historischen Stätten von den Anfängen bis zur Gegenwart, München 1989, s. 207-208.

D. Paliouras, “Customs House”, Ottoman Architecture in Greece (ed. Ersi Brouskari), Athens 2008, s. 202.

Six Routes in the heart of Greece, Traveler Guide (ed. K. Spanos), Thessaloniki (Zarzonis) 2005, s. 316-336, 350-351.

H. W. Lowry – İsmail E. Erünsal, The Evrenos Dynasty of Yenice-i Vardar: Notes and Documents, Istanbul 2010, s. 47-48.

M. Kemal Özergin, “Eski Bir Rûznâme’ye Göre İstanbul ve Rumeli Medreseleri”, , sy. 4-5 (1974), s. 280.

, I, 280-281.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2020 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 71-73 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER