ALCALA, Pedro de - TDV İslâm Ansiklopedisi

ALCALA, Pedro de

Müellif: SARGON ERDEM
ALCALA, Pedro de
Müellif: SARGON ERDEM
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1989
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/alcala-pedro-de
SARGON ERDEM, "ALCALA, Pedro de", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/alcala-pedro-de (28.11.2024).
Kopyalama metni

Fransisken veya bir rivayete göre Hieronymite tarikatına mensup bir Katolik rahibidir ve XV. yüzyılın sonları ile XVI. yüzyılın başlarında yaşamıştır. Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakta, taşıdığı “de Alcala” nisbesinden, çoğu güney Endülüs bölgesinde yer alan Alcala ( < Ar. el-kal‘a, “kale”) adlı yerleşim merkezlerinin birinden olduğu anlaşılmaktadır.

Tarihe “Katolik Krallar” adıyla geçen ve engizisyon mahkemeleri dönemini başlatan Ferdinand d’Aragon-Isabella de Castilla çifti, 1492’de İspanya’daki son İslâm merkezi olan Gırnata’yı (Granada) ele geçirdikten sonra, şehirde kalan müslümanlara dinlerini değiştirmeleri için baskı yapmaya başlamışlar ve bu arada Arapça konuşmalarını da yasaklayarak İspanyolca öğrenmelerini zorunlu kılmışlardır (bk. ALJAMİA). Şehrin zaptından birkaç yıl sonra müslümanların asimilasyonu konusunu daha sistemli biçimde ele alan Katolik Krallar, Gırnata başpiskoposu Fernando de Talavera’ya müslümanlara Hıristiyanlık esaslarını öğretmekle yükümlü misyoner rahiplere yardımcı olmak üzere bir Arapça sözlük ve gramer kitabı hazırlatması direktifini vermişlerdir. De Talavera bu işle 1499 yılında Pedro de Alcala’yı görevlendirmiş ve o da kitabının önsözünde bizzat yazdığına göre Gırnata’nın en büyük müslüman âlimlerini toplayarak onların yardımıyla Vocabulista aravigo en letra castellana (Kastilyan [İspanyol] harfleri ile Arapça sözlük) adını verdiği eserini meydana getirmiştir. Alcala büyük bir süratle iki yılda bitirdiği, ancak devrin imkânlarıyla 1505 yılında bastırabildiği sözlüğünde, Antonio de Nebrija’nın 1495 yılında yayımladığı İspanyolca-Latince sözlüğü esas almış, fakat yaptığı ilâvelerle eserin hacmini 22.000 kelimenin üzerine çıkarmıştır. Sözlükte İspanyolca kelimelerin Arapça karşılıkları o devirde Gırnata’da konuşulan halk ağzı ile verilmiş, matbaada başka harf bulunmadığı ve ayrıca Arap harflerini okumayı bilmeyen rahiplere kolaylık ve zamandan tasarruf sağlayacağı için de yine Latin harfleriyle dizilmiştir. Bu arada Alcala, Latin alfabesinde karşılığı bulunmayan bazı Arap harflerini ahşaptan oydurduğu özel harflerle karşılamış (meselâ: ث = m$\overset{\therefore}{c}$ ) ve böylece de ilk defa transkripsiyon işareti kullanan dilci olmuştur. Ancak Latin harfleri arasında karşılığı bulunmayan her harf için bir transkripsiyon işareti tesbit edememiş ve birbirine benzeyen harfleri aynı Latin harfiyle karşılamıştır (meselâ: ط/ت = t; هـ/ح = h; ظ/ض/د = d). Bu durum ise, Arap alfabesi ve Arapça kelimelerin Latin harfleriyle nasıl yazılıp okunacağı hakkında geniş açıklamalar ihtiva eden giriş kısmına rağmen bazı kelimelerin anlaşılmasında güçlük doğurmuştur. Nitekim eseri ilk defa ciddi biçimde inceleyip ünlü Supplément’ının kaynakları arasında kullanan Dozy, doksan altı kelimenin imlâsını kesin biçimde tesbit edememiş ve bunları ayrı bir liste halinde vermiştir (s. XXX-XXXII).

Alcala yine 1505 yılında eserin giriş kısmını tekrar ele almış ve görebildiği hatalarını düzeltip muhtevasını bazı ilâvelerle genişleterek Arte para ligeramente saber la lengua araviga (Arap dilini kolaylıkla öğrenme sanatı) adını verdiği müstakil bir kitap halinde yeniden yayımlamıştır. İki bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde, İspanyol rahiplerin Arapça’yı daha kolay öğrenebilmeleri için bu dilin grameri Latince’nin gramer kaidelerine adapte edilerek anlatılmış ve özellikle Arapça kelimelerin Latin harfleriyle nasıl yazılacağı ve harekelerin nasıl değerlendirileceği üzerinde durulmuş, ayrıca Arapça kelimelerin telaffuz şekilleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Alcala’nın bu bölümde asıl ağırlığı Arapça kelimelerin Latin harfleriyle nasıl yazılacağı konusu üzerinde yoğunlaştırmasından, halk arasında konuşulması yasaklanan bu dilin yazısının da ortadan kaldırılması için bir metot geliştirmeye çalıştığı sonucunu çıkarmak mümkündür. Kitabın ikinci kısmı ise misyoner rahiplerin ezberlemeleri için konuldukları anlaşılan Gırnata halk Arapça’sı ile kaleme alınmış çeşitli metinlerden meydana gelmekte ve rahiplerin müslümanlar arasında Hıristiyanlığı yaymaya çalışırken öğretmeleri gereken iman akîdelerini, başlıca dinî kaideleri, Hıristiyanlığı kabul eden Araplar’ın vaftiz törenlerinde, nikâhlarını kıyarken ve ölümleri sırasında onlara telkin edecekleri sözleri, ekmek ve şarap âyini gibi önemli âyin ve törenlerde okuyacakları duaları ve Kitâb-ı Mukaddes’ten bazı pasajlarla Yuhanna İncili’nin bir kısmını ihtiva etmektedir.

Bir bütün halinde ele alınması gereken Alcala’nın eseri (sözlük ve gramer), misyonerlik faaliyeti içinde rahiplere en pratik biçimde Arapça öğretmek amacıyla kısa sürede yazılmış olmasına ve klasik Arap dilcilerinin ilim aşkıyla meydana getirdikleri gerçek ilmî eserlerin yanında çok basit kalmasına rağmen Arapça’nın yüzyıllar önce ortadan kalkmış bir lehçesini gün ışığına çıkarması açısından fevkalâde önemlidir. Eser yalnız Gırnata halk ağzı üzerine yapılmış bir çalışma olup klasik Arapça ile ve Arapça’nın diğer lehçe, şive ve ağızlarıyla ilgilenmemiştir. Dolayısıyla, ancak XIX. yüzyılda ana bilim dallarının tâli kolları üzerinde ihtisaslaşmaya başlayan modern ilim âleminin ürünleriyle karşılaştırılabilir ve bu alanda da öncü kabul edilebilir. Fakat bunun sebebi, bazı yazarların takdim etmeye çalıştıkları gibi Alcala’nın eserini, ayrıntıları araştıran bir ilim adamı gayretiyle yazmış olması değil, devlet politikası gereği direktifle ve sadece Gırnata Arapları’nın dilini öğrenmeye mecbur olan misyonerlere hizmet amacıyla hazırlamış olmasıdır. Ancak yazılış amacı ilmî olmasa dahi, Arap dili üzerine çalışan bugünkü bilim adamlarının büyük değer verdikleri Alcala’nın eserinden, İspanya’da yaklaşık VIII yüzyıl süreyle konuşulmuş olan Arapça’nın İspanyolca’dan ne derecede etkilendiğini ve bu dilden hangi Hint-Avrupa kökenli kelimeleri aldığını (yalnız Gırnata ağzında da olsa) öğrenmek mümkün olmaktadır.

Avrupalılar tarafından Arapça üzerine yapılmış ilk kapsamlı çalışma ve matbaada basılmış dünyanın ilk Arapça dil kitabı olması açısından da ayrı bir önem taşıyan Alcala’nın eseri Paul de Lagarde tarafından 1883 yılında Göttingen’de, yine ilk neşrindeki gibi gramer kısmı önde olmak üzere bir tek kitap halinde yayımlanmış (Petri Hispani de Lingua Arabica libri duo Pauli de Lagarde studio et sumptibus repetiti) ve hatalı kısımları düzeltilerek muhtevası ilmî açıklamalarla zenginleştirilmiştir. Bu yayının da ayrıca 1928 yılında Hispanic Society of America tarafından tıpkıbasımı yapılmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Pedro de Alcala, Petri Hispani de Lingua Arabica libri duo Pauli de Lagarde studio et sumptibus repetiti, Gottingae 1883.

R. Dozy, Supplément aux dictionnaires arabes, Leiden 1881 ⟶ Beyrouth 1968, I, s. X, XXX-XXXII.

R. Richard, “Remarques sur l’Arte et le Vocabulista de Fr. Pedro de Alcala”, Mémorial Henry Basset, Paris 1928, II, 229-236.

J. Fück, Die Arabischen Studien in Europa, Leipzig 1955, s. 29-34.

Necîb el-Akīkī, el-Müsteşriḳūn, Kahire 1980, II, 108-181.

, s. 49-50.

“Alcala, Pedro de”, , II, 22.

“Álcala”, Diccionario Enciclopédico Espasa, Madrid 1978, I, 372.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 350-352 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER