https://islamansiklopedisi.org.tr/besir-aga-morali
Mora muhassılı Ahmed Paşa’nın kölesi olduğu için Moralı lakabıyla anılmaktadır. 1137’de (1724-25) saraya girdi, 1730’da I. Mahmud’un musâhibi, ertesi yıl da hazinedarı oldu. 1746 yılında Hacı Beşir Ağa’nın yerine Dârüssaâde ağalığına getirildi. Selefi gibi I. Mahmud üzerinde büyük nüfuz sahibi olan Beşir Ağa sadrazam tayinlerinde bile önemli rol oynadı. Fakat bir kısım adamlarının vezirlere, kadı ve müftülere hakaretleri ve görevlerini kötüye kullanmaları, kendi adının da bazı rüşvet olaylarına karışması üzerine 1752’de görevinden alındı. Önce Mısır’a sürülmeye mahkûm edildiyse de suçunun büyüklüğünden dolayı Vezîriâzam Bâhir Mustafa Paşa’nın arzı üzerine, padişahın emriyle aynı yılın Haziran ayında mahpus bulunduğu Kızkulesi’nde katledildi. Mezarı Üsküdar Doğancılar’da Nasûhî Tekkesi civarındadır. Bu arada adları bazı suistimal olaylarına karışan ve suçları sabit görülen adamları da cezalandırılmış, haksız yere aldıkları paralara devletçe el konulmuştur. “Hâfız” ve “Maktûl” sıfatlarıyla da anılan Beşir Ağa’nın yerine, o sırada hazinedar olan bir başka Beşir Ağa Dârüssaâde ağalığına getirilmiştir.
Beşir Ağa’nın sağlığında büyük bir servet sahibi olduğu, İstanbul’da bazı camileri tamir ettirip ibadete açtırdığı ve bu şehrin birçok yerinde çeşmeler yaptırdığı bilinmektedir. Ayrıca Beşir Ağa’nın ilim adamlarını himaye ettiği de adına yazılan birçok kitaptan anlaşılmaktadır.
Aynı zamanda iyi bir hattat olan Beşir Ağa önce Hasırcılar imamı Hâfız Mustafa Efendi’den aklâm-ı sitteyi meşketmiş, daha sonra Mumcuzâde Mehmed Ağa’dan icâzet alarak bilhassa celî sülüs yazıda ustalık kazanmıştır. Yaşadığı devirde Osmanlı sülüs yazısı harf güzelliği ve istif bakımından henüz olgunlaşmamış olmakla birlikte gelişme yolundaydı. Bu celî yazının tekâmülünde Mustafa b. Süleyman ve İsmâil Zühdî ile birlikte Beşir Ağa’nın da önemli bir katkısı vardır. Beşir Ağa yazıda harflerin nisbet ve insicamına titizlikle bağlı kalmıştır. Son derece metin bir ele sahip olup istifte kusursuzdur denilebilir.
Ayasofya’nın Bâb-ı Hümâyun tarafındaki İmaret Kapısı ile imarete ambar olarak kullanılmış Bizans yapısı Skeuophylakion Kapısı üstündeki kitâbeler (1743), Ayasofya Meydanı’nda köşede su terazisine bitişik çeşme kitâbesi (1747), Bursa’da Emîr Sultan Camii’nin dışındaki iki çeşmenin kitâbeleri (1743), Hacı Beşir Ağa Külliyesi’nde dış duvara bitişik çeşmenin kitâbesi (1744), Şehzadebaşı’nda Kalenderhâne Camii’nin (1747) ve Topkapı Sarayı’nda Şehzâdegân Mektebi’nin (1748) kitâbeleri, Moralı Beşir Ağa’nın günümüze kadar gelebilmiş eserlerindendir. Ayrıca Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bir kıtası (Emanet Hazinesi, nr. 2080, 2801) ile bir hilyesi de (Güzel Yazılar, nr. 726) bulunmaktadır. İmzalarında isminden sonra genellikle “Ağa-yı Dârüssaâde” ve “Hâzin-i Sultanî” unvanlarını kullanmıştır. Hattatlığının yanı sıra ok ve tüfek atmada da mahir olan Beşir Ağa’nın Okmeydanı’nda menzil sahibi olduğu bilinmektedir (Ağazâde Ahmed Nâmî, vr. 13a, 24b-25a).
BİBLİYOGRAFYA
Ağazâde Ahmed Nâmî, Oknâme, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 917, vr. 13a, 24b-25a.
TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 2080, 2801; Güzel Yazılar, nr. 726.
İzzî, Târih, İstanbul 1199, vr. 59b-60a, 276a-281a.
Şem‘dânîzâde, Müri’t-tevârîh (Aktepe), I, 124, 163-170.
Ahmed Resmî, Hamîletü’l-küberâ, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3876, vr. 49a-50a, 51b-56b.
Müstakimzâde, Tuhfe, s. 142.
Sicill-i Osmânî, II, 20.
Arşiv Kılavuzu, İstanbul 1938, I, 73.
Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 132, 158, 172.
Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, s. 10, 175-177.
a.mlf., Osmanlı Tarihi, IV/1, s. 333-334.