BÜĞDÜZ - TDV İslâm Ansiklopedisi

BÜĞDÜZ

Müellif: FARUK SÜMER
BÜĞDÜZ
Müellif: FARUK SÜMER
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1992
Erişim Tarihi: 01.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/bugduz
FARUK SÜMER, "BÜĞDÜZ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/bugduz (01.12.2024).
Kopyalama metni

Kâşgarlı Mahmud (XI. yüzyıl) Büğdüzler’i Oğuz boyları listesinde sekizinci sırada zikreder ve damgalarının şeklini verir. Eserini Hindistan’da 1206 yıllarında yazmış olan Fahreddin Mübârek Şah’ın Türk kavimleri listesindeki Oğuz beyleri arasında Büğdüzler’in de adı geçmektedir. Reşîdüddin Fazlullah’ın (XIV. yüzyıl) Câmiʿu’t-tevârîḫ adlı eserindeki tam ve daha tafsilâtlı Oğuz boyları listesinde Büğdüzler’in kardeşleri, taşıdıkları adın mânası, onkunları (totem kuşları), ülüşleri (şölenlerde koyun etinden yiyecekleri kısım) ve damgalarının şekli bildirilmiştir. Buna göre Büğdüzler Oğuzlar’ın Üçok koluna mensup olup İgdir, Yıva ve Kınık boylarıyla birlikte Oğuz Han’ın altı oğlundan biri olan Deniz Han’dan gelmişlerdir. Büğdüz adının mânası “herkese karşı alçak gönüllü olan, yardımcı (hizmet edici)” demektir. Onkunları avcı kuşlardan çakır, ülüşleri koyunun “aşığlu” denilen kısmıdır. Eserini XV. yüzyılın birinci yarısında yazmış olan Yazıcıoğlu Ali’nin Selçuknâme’sindeki Oğuz boyları listesi de Câmiʿu’t-tevârîḫ’ten alınmıştır.

Câmiʿu’t-tevârîḫ’teki “Türkler’in Tarihi ve Oğuz Han’ın Cihangirliğinin Hikâyesi” bölümünde de Büğdüzler’in adı geçer. Burada anlatıldığına göre son Oğuz yabgusu (meliki) Ali Han, Oğuz elinden ayrılarak suyun öte yanında oturan bir kısım Oğuzlar’a çok genç yaştaki oğlu Kılıcarslan’ı vali tayin etmiş ve ona Şah Melik unvanını vermiş, yaşlı ve tecrübeli beylerinden Kuzucu’yu da Şah Melik’in atabegliğine getirmiştir. Kuzucu Büğdüz boyundandı. Ancak Şah Melik atabegi Kuzucu’nun öğütlerini dinlemeyip başında bulunduğu Oğuz topluluğuna zulmetmeye başladığını gören beyler onu öldürmeye karar verirler. Bunun üzerine Şah Melik atabegi ile birlikte Yeni Kent’te oturan babası Ali Han’ın yanına kaçar, o da Atabeg Kuzucu’nun sözlerini dinlemeyerek oğlunu zincire vurdurup zulme uğrayan beylere teslim etmek ister. Bu bilgi Büğdüzler’in, Oğuzlar’ın İslâmiyet’ten önceki tarihlerinde rol oynamış boylardan biri olduğunu göstermektedir.

Dede Korkut destanlarında Büğdüzler Emen Bey ile temsil edilirler. Fakat Emen Bey bu destanlarda büyük ihtimalle bir yanlışlık eseri olarak Bozok beyleri arasında zikredilmiştir. Bununla birlikte Büğdüz Emen’in kendi kolu olan Üçoklu beylerine küsüp oymağı ile Bozoklar’ının yanında oturmuş olması ve bundan dolayı Bozoklar’dan (Taş Oğuz = Dış Oğuz) sayılması mümkündür. Emen Bey’in lakabı “bıyığı kanlu”dur (öfkeli ve cesur). Fakat Büğdüz Emen için şeref verici husus, onun Hz. Peygamber’i ziyaret ettiğinin söylenmesidir. Bununla ilgili olarak Büğdüz Emen öğülürken, “Varuban Peygamber’in yüzünü gören, gelüben Oğuz’da sahâbesi olan” denilmektedir. Emen’in büyük beylerden Kazılık Koca oğlu Yigenek’in dayısı olduğu da bilinmektedir. Yine bu destanlarda Büğdüz Emen’in Depe Göz adlı olağan üstü yaratıkla savaştığı, fakat başarılı olamadığı da söylenir. Bütün bu bilgiler, Büğdüzler’in XI-XII. yüzyıllarda Seyhun boylarının Karaçuk dağları kısmında yaşayan Oğuz-eli’nde önemli bir mevkiye sahip olduklarını ortaya koymaktadır.

XVI. yüzyılda Anadolu’da Büğdüzler’e ait yirmi iki yer adı tesbit edilebilmiştir. Buna göre Büğdüzler Oğuz boylarının yer adları sayısına göre düzenlenmiş cetvelinde on yedinci sırada bulunmaktadır. Bu yer adları Anadolu’nun bir Türk ülkesi haline gelmesinde Büğdüzler’in önemli rol oynadıklarını göstermektedir. Bütün Büğdüz obaları erken bir zamanda toprağa bağlanmışlardır. Bundan dolayı Hazar ötesi Türkmenleri arasında bu isimde hiçbir topluluk görülmediği gibi XVI. yüzyılda Anadolu’da sadece Suriye’de Hama sancağında altmış beş vergi nüfuslu bir Büğdüz oymağı tesbit edilmiştir. XVI. yüzyılda yirmi iki olan yer adından ise günümüze ancak üçü gelebilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 56.

, I, 56.

, I, 101.

Târîḫ-i Faḫreddîn Mübârekşâh (nşr. E. D. Ross), London 1927, s. 47 ve fotokopi.

Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, Câmiʿu’t-tevârîḫ (nşr. Behmen Kerîmî), Tahran 1338 hş., I, 49; a.e.: TSMK, Hazine, nr. 1653, II, vr. 389b-390a; a.e.: Oğuz Destanı: Reşideddin Oğuznamesi, Tercüme ve Tahlili (trc. Zeki Velidi Togan), İstanbul 1972, s. 73-74; a.e.: Die Geschichte der Oġuzen des Rašīd ad-dīn (trc. K. Jahn), Wien 1969, s. 62-63.

Yazıcıoğlu Ali, Selçuknâme, TSMK, Revan Köşkü, nr. 1390, vr. 22a-b.

Dede Korkut Kitabı (nşr. Muharrem Ergin), Ankara 1958, I, 113, 175, 200, 202, 208, 210; a.e.: The Book of Dede Korkut (trc. F. Sümer – A. E. Uysal – W. Walker), Austin-London 1972, s. 37, 87, 118, 125, 126, 169, 170.

Türkiye’de Meskûn Yerler Kılavuzu, Ankara 1946, I, 184.

Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilâtı, Destanları, İstanbul 1980, s. 359, 400, 456.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 6. cildinde, 483 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER