EBÛZABÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

EBÛZABÎ

أبوظبي
Müellif: MUSTAFA L. BİLGE
EBÛZABÎ
Müellif: MUSTAFA L. BİLGE
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1994
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ebuzabi
MUSTAFA L. BİLGE, "EBÛZABÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ebuzabi (28.11.2024).
Kopyalama metni

Toprak bakımından yedi emirliğin en büyüğü olan Ebûzabî’nin (Abudabi) yüzölçümü 67.350 km2, nüfusu 798.000’dir (1991). Basra körfezi kenarında yer alan Birleşik Arap Emirlikleri’nin en uzun sahiline sahip olan Ebûzabî güneyde Suudi Arabistan, doğuda Dübey ve Uman, batıda ise Katar’la komşudur. En önemli yerleşim merkezleri, emirliğin başşehri olan Ebûzabî ile Ayn ve Zâid’dir. Ebûzabî (1985’te nüfusu 243.000) aynı zamanda Birleşik Arap Emirlikleri’nin de başşehridir ve karadan Makta‘ adlı dar bir boğazla ayrılan üçgen şeklindeki bir adadan oluşur.

Ebûzabî Emirliği’nin iç kesimlerde kalan topraklarının sınırları çok yerde tam belirli değildir. Suudi Arabistan, Uman ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında ihtilâflı olan Büreymî bölgesiyle ilgili mesele 1975’te çözülmüş (bk. BÜREYMÎ) ve bu bölgede Birleşik Arap Emirlikleri’nin tek üniversitesinin bulunduğu Ayn şehri kurulmuştur. İç kesimlerde kalan boş arazilerin oluşturduğu bölge (Rub‘ulhâlî çölü) meskûn değildir. Halkın çoğunu Benî Yâs kabilesi teşkil eder; İslâmiyet’e bağlılıkları ile tanınan kabile mensuplarının mezhebi Mâlikî ve Şâfiî’dir. Yönetim kadrosu Âl-i Bû Felâh ailesinden gelmektedir.

Benî Yâs kabilesi, o zamanın şartlarına göre karadan gelecek saldırılara karşı gayet emin bir limana sahip olan Ebûzabî adasına 1761’de geldiler; buraya yerleştiklerinde yirmi ev kadar bir topluluk oluşturmaktaydılar. Şahbût b. Ziyâb (1793-1816) liderliğindeki Benî Yâs kabilesi, Necid taraflarından gelerek bölgeyi idareleri altına alan Suûdîler’in XIX. yüzyılın başında yaptıkları saldırılara karşı kendilerini çok rahat korudular. 1816 yılında Şahbût b. Ziyâb, büyük oğlu Muhammed b. Şahbût (1816-1818) tarafından şeyhlik makamından uzaklaştırıldı. Muhammed’den sonra başa kardeşi Tahnûn b. Şahbût (1818-1833) geçti. Tahnûn, İngilizler’in Re’sülhayme’ye karşı yaptıkları bir saldırının arkasından bölgedeki şeyhlerle İngilizler arasında genel bir barış antlaşmasının imzalanmasına ön ayak oldu (1820). 1833’te Tahnûn, kardeşleri Sultan ve Halîfe tarafından öldürüldü, yerine Halîfe b. Şahbût (1833-1845) geçti. Halîfe 1835’te şeyhlikler arasında yapılan ilk deniz antlaşmasına (maritime truce) katıldı.

Halîfe’nin öldürülmesi üzerine (1845) Saîd b. Tahnûn şeyhlik makamına oturdu. 1853’te Ebûzabî Şeyhliği ile emirlikler arasında İngiliz hükümetinin denetim ve gözetiminde yapılan barış antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmalar ve kabile düşmanlıkları sebebiyle bölgede bulunan Katar ve Udeyd şeyhlikleri Osmanlı Devleti’ne bağlı kalırken Ebûzabî bu idarenin dışına çıktı. 1855’te Saîd b. Tahnûn, yerini amcasının oğlu Şeyh Zâyid b. Halîfe’ye (1855-1909) bırakarak ülkeden ayrıldı.

Ebûzabî Şeyhliği Şeyh Zâyid döneminde gerçek bir gelişmeye sahne oldu ve batıdan Udeyd’e, güneydoğudan da Nizve (bugün Uman’a bağlı) şehrine kadar olan bir bölgede nüfuzunu yaydı. Bu arada İngiliz hükümeti Ebûzabî ile münasebetlerini güçlendirdi ve şeyhi Udeyd’den uzak durması hususunda uyardı (1874). Udeyd ile Ebûzabî arasındaki düşmanlık, bölgede hâkim güç olan Osmanlı Devleti karşısına İngilizler’in çıkması sonucunu doğurdu. Bu iki ayrı hâkimiyet bölgesi dolayısıyla Ebûzabî’de suç işleyerek kaçan kişiler Udeyd’e veya Katar’a (Devha), oralarda suç işleyenler ise Ebûzabî’ye sığındılar. Şeyh Zâyid b. Halîfe, 1869 Haziranında münasebetlerini geliştirdiği Uman imamı Azzân b. Kays ile iş birliği yaparak üzerinde büyük mücadele verilen Büreymî bölgesinden Suûdîler’i uzaklaştırdı. 1874’te Maskat’ı ziyaret eden Şeyh Zâyid 1888’de hacca gitti ve Mekke şerifleriyle iyi münasebetler kurdu.

Ebûzabî Şeyhliği’nin geliri hurma ziraatına, balıkçılığa ve inci avcılığına dayanıyordu. Ayrıca deniz ticaretinde de anlaşmalar yolu ile İngilizler’le münasebetlerini iyi düzeyde tutmasını bildi ve gelirlerine ticaret de eklenince bölgedeki diğer şeyhlikler arasında daha aktif bir rol oynamaya başladı. Şeyh Zâyid, Katar ve Bahreyn şeyhleriyle dostluğunu pekiştirdi. Ancak bölgede bu kadar geniş nüfuzlu bir birliğin oluşmasını istemeyen İngiltere, Ebûzabî’yi ve diğer bölge şeyhliklerini ayrı ayrı müstakil olarak kabul ettiğini ve hepsinin kendi himayesi altında olduğunu açıkladı (1892). Zâyid b. Halîfe’den sonra şeyhliğe sırasıyla Tahnûn b. Zâyid (1909-1912), Hamdân b. Zâyid (1912-1922) ve Sultan b. Zâyid (1922-1927) geçti. 1925 yılında Sultan b. Zâyid, Büreymî bölgesinde Suûdîler’in zekât toplamalarına engel oldu. Daha sonra Sakr b. Zâyid (1927-1928) ve Şahbût b. Sultan (1928-1966) şeyhlik makamına geçtiler. 1930-1935 yılları, Ebûzabî ile Suudi Arabistan arasındaki sınır meselelerinin tesbitiyle geçti. Çünkü Osmanlılar’ın bölgeden çekilmesi üzerine büyük bir boşluk doğmuş ve Mayıs 1914’te İbn Suûd kendisinin bir Osmanlı tebaası ve valisi olduğunu açıklayarak bölge üzerinde hak iddia etmişti. Önce Suudi Arabistan ve Uman’la kara sınırlarını belirleyen Ebûzabî, arkasından Katar ile aralarındaki deniz sınır ihtilâflarını neticeye bağladı. Ancak iki taraf balıkçılarının ve inci avcılarının eskiden beri ortaklaşa kullandıkları Delmâ, Sîr Benî Yâs, Yâsat, Dâs ve Deyyine gibi adalar üzerindeki mülkiyet iddiaları iki ülke arasında sınır ihtilâfı doğurdu. 1961 ve 1969 yıllarında bu adalarla ilgili anlaşmalar sonuçlandırıldı ve Deyyine adası Ebûzabî’ye bırakılırken diğerleri Katar’ın sınırları içinde kaldı. 2 Aralık 1971’de Birleşik Arap Emirlikleri federasyonu kurulduğunda, 1966 yılında Ebûzabî şeyhi olan Zâyid b. Sultan en-Nehâyân ilk devlet başkanlığına getirildi. Şeyh Zâyid 1975’te Suudi Arabistan Kralı Faysal b. Abdülazîz ile imzaladığı antlaşma ile Osmanlı Devleti’nin yıkılışından beri devam eden sınır anlaşmazlıklarına son verdi. Kasım 1976’da geçici anayasa kabul edildi ve bu tarihten sonra her beş yılda süresi uzatılarak devlet başkanlığına Şeyh Zâyid tekrar seçildi. 1992’de Şeyh Zâyid, başkanlığa seçilişinin 26. yılı münasebetiyle, barışa ve adalete katkı sağlaması için geniş bir yardım fonu kurduğunu ilân etti.

Ebûzabî Şeyhliği İngiltere ile yürüttüğü iyi münasebetlerin bir sonucu olarak 1939’da topraklarının hemen tamamındaki petrol arama ve çıkarma imtiyazını yetmiş beş yıllığına İngilizler’in Trucial Coast Development Oil Company şirketine vermişti. 1962 yılında bu şirketin adı Abu Dhabi Petroleum Company’ye çevrildi; ancak ortaklıkta İngilizler’in hâkimiyeti devam etti. İngilizler’in arkasından Amerikalılar da petrol yatakları dolayısıyla bölgeye aşırı ilgi duymaya başladılar. Ülkede özellikle 1950’den sonra çeşitli yabancı şirketler faaliyet gösterdi. 1958’de ilk defa petrol bulundu ve 1962’de de ilk ihracat gerçekleştirildi. 1970 yılında, şirketlerin en büyüğü olan Abu Dhabi National Oil Company’nin çoğunluk hisseleri devletin eline geçti. Millîleştirme modeline uygun olan bu hareketle şirket Ebûzabî topraklarındaki petrolle ilgili endüstri, pazarlama ve tesislerin idaresi üzerinde tek yetkili haline geldi. Çıkarılan ham petrolü işlemek üzere Ümmünnâr ve Ruveys bölgelerinde rafineriler kuruldu. Şubat 1987’de günlük petrol istihsali ortalama 780.000 varile ulaştı ve böylece Ebûzabî, federasyondaki diğer emirlikler arasında en çok petrol gelirine sahip olan devlet durumuna geldi. Cebel Sennâ ve Dâs terminallerinden ihraç edilen petrolün müşterileri sırasıyla Japonya ile Avrupa ve Uzakdoğu ülkeleridir.

Ebûzabî’de hızlı bir sanayileşme çabası görülür. Yol, su, elektrik, liman tesisleri gibi alt yapıların yanında diğer yatırımlar da hızla devam etmektedir. Ruveys yakınlarında bir sanayi bölgesi kurulmuş ve projeler devletçe desteklenmiştir. Ülkede çok hareketli olan ticaret petrol ihracatına karşı yapılan ithalâta dayanır. Özellikle Cebel Ali ve Zâyid serbest bölgeleri ticarete canlılık getirmektedir. Gümrük vergilerinin % 1 civarında tutulması sebebiyle Ebûzabî, Uzakdoğu mallarının Ortadoğu’ya ulaşmasında ticaret merkezi durumuna gelmiştir. Ebûzabî Emirliği, federasyondaki diğer emirlikler içinde her bakımdan en yüksek paya sahiptir ve beş yıllık kalkınma planlarında da öncelik görür.


BİBLİYOGRAFYA

A Collection of Treaties, Engagements and Sanads Relating to India and Neighbouring Countries (ed. C. U. Aitchison), Calcutta 1892, X, 133-134, 137-138.

G. P. Gooch – H. Temperly, British Documents on the Origins of the War 1898-1914, London 1926-38, CX/2, s. 62-64, 7879, 190-196.

J. C. Hurewitz, Diplomacy in the Near and Middle East, I: A Documentary Record 1535-1914, Princeton 1956, s. 269.

S. B. Miles, The Countries and Tribes of the Persian Gulf, London 1966, s. 438, 454.

Cemâl Zekeriyya Kāsım, el-Ḫalîcü’l-ʿArabî, Kahire 1966, s. 130-133, 137-142, 212, 213, 332, 350, 483-488.

M. Morsy Abdullah, The United Arab Emirates: A Modern History, London 1978, s. 90-96.

a.mlf., Devletü’l-İmârâti’l-ʿArabiyyeti’l-müṭṭaḥide ve cîrânühâ, Küveyt 1981, s. 129-139, 228-235.

The Middle East and North Africa 1993, London 1992, s. 925-926.

Arabian Boundaries: Primary Documents, 1853-1957 (ed. R. Schofield – G. H. Blake), Oxford 1988, II, 351-375.

G. Rentz, “Abū Ẓabī”, , I, 166.

Mustafa L. Bilge, “Acmân”, , I, 328-329.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 10. cildinde, 281-283 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER