el-HUSÛNÜ’l-HAMÎDİYYE - TDV İslâm Ansiklopedisi

el-HUSÛNÜ’l-HAMÎDİYYE

الحصون الحميديّة
Müellif: İLYAS ÇELEBİ
el-HUSÛNÜ’l-HAMÎDİYYE
Müellif: İLYAS ÇELEBİ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1998
Erişim Tarihi: 01.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/el-husunul-hamidiyye
İLYAS ÇELEBİ, "el-HUSÛNÜ’l-HAMÎDİYYE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/el-husunul-hamidiyye (01.12.2024).
Kopyalama metni

Tam adı el-Ḥuṣûnü’l-Ḥamîdiyye li-muḥâfażati’l-ʿaḳāʾidi’l-İslâmiyye (Kahire 1375 baskısında li’l-muḥâfaża ʿale’l-ʿaḳāʾidi’l-İslâmiyye) olup Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid’e ithaf edilmiştir. Müellif önsözde inanç konularını matematik, astronomi ve fen ilimlerinin ortaya koyduğu yeni bilgilerin ışığı altında inceleyen bazı çağdaş düşünürlerin konuyla ilgili görüşlerini yaydıklarını, bunların bir kısım müslümanların zihninde şüphelerin doğmasına yol açtığını, bu tereddütleri gidermek için İslâm akaidini aklî delillerle açıklayan yeni bir esere ihtiyaç duyulduğunu ve kitabını bu amaçla kaleme aldığını belirtmektedir.

Eser bir mukaddime, üç bölüm (bab) ve bir hâtimeden oluşmaktadır. Dört kısımdan meydana gelen mukaddimede tevhid ilminin tarifi, fazileti ve öğrenilmesinin her müslümana farz olduğu, iman ve İslâm kavramları, kişiyi küfre düşüren hususlar ve aklî hükümler ele alınmıştır. Altı fasıldan oluşan birinci bölüm Allah’ın varlığı ve sıfatları konusuna ayrılmıştır. Burada Allah’a iman konusu, O’nun kemâl sıfatları, bu sıfatları Allah’a nisbet etmenin zorunlu, bunların zıtlarıyla muttasıf bulunduğunu düşünmenin imkânsız olduğunun ilmî ve aklî delillerle açıklanması, ilâhî sıfatların insan ve kâinatla ilişkisi, esmâ-i hüsnâ ve sıfâtullahın naslarla belirlenmiş olduğu, sıfât-ı haberiyyenin te’vil edilebileceği, Allah hakkında câiz olan hususlarla Mu‘tezile’nin bu konularda Ehl-i sünnet’e aykırı olan görüşleri üzerinde durulmaktadır. Peygamberlere, kitaplara ve âhirete iman konularına ayrılan ikinci bölüm beş fasıldan meydana gelmektedir. Burada peygamberler hakkında vâcip ve muhal olan hususlar, mûcizenin dinî, aklî ve ilmî bakımdan imkân ve ispatı, Hz. Peygamber’in mûcizeleri ve güzel ahlâkı, ibadetlerin hikmetleri, ashap, Ehl-i beyt ve ebeveyn-i Resûl’e saygı göstermenin gerekliliği, önceki şeriatların neshedilmesi, hârikulâde kavramı, meleklere, kitaplara, kazâ ve kadere iman bahsi yanında kabir hayatı, kıyamet alâmetleri, ba‘s, haşir, şefaat, mîzan, sırat, cennet ve cehennem gibi çeşitli sem‘iyyât konuları işlenmektedir.

Eserin üçüncü bölümü, itikadî konuların dayandığı bazı naslar hakkında öne sürülen şüphelerin reddedilmesine ayrılmış olup dört fasıl halinde düzenlenmiştir. Müellif burada önce ahkâm konularıyla ilgili dinî delilleri incelemekte, müslümanlara Hz. Peygamber’i örnek almanın zorunluluğunu hatırlatmakta, şeriatın nihaî hedefinin “mârifetullah” olduğunu vurgulamaktadır. Daha sonra evrenle ilgili naslara yönelik bazı tereddütleri ele alıp bunlara cevap vermekte; zâhirî mânasıyla akla aykırı gibi görünen bu tür nasların akılla çelişmeyeceğini belirtmekte; cin ve melek konusundaki naslara ilişkin şüpheleri gidermeye çalışmakta; İsrâ ve mi‘râc gibi hârikulâde olayları değerlendirmekte; meteorolojik olayları konu edinen naslara yönelik birtakım yanlış yorumları eleştirmekte; Hz. Âdem’in ve Hz. Îsâ’nın yaratılışı, Ashâb-ı Kehf’in durumu gibi konular yanında rüya, sihir, nazar vb. parapsikolojik olaylar, zelzele ve hastalıkların bulaşması gibi pek çok meseleyle ilgili âyet ve hadisler hakkında ileri sürülen yorumların yanlışlığını ortaya koymaya çalışmakta; bu tür naslarla aklî deliller ve çağdaş ilmî veriler arasında herhangi bir çelişkinin bulunmadığını vurgulamaktadır. Hâtimede müellif, İslâm’ın hükümlerini yerine getirecek bir halife seçmenin gerekliliğini savunmakta, bütün müslümanların bu makama itaatle mükellef olduğunu belirtmekte, Sultan II. Abdülhamid’in hizmetlerini hatırlatarak ümmetin kendisine beslediği şükran duygularını dile getirmektedir.

Ana tema olarak İslâmî esaslarla aklî ve ilmî gerçeklerin tam bir uyum içinde bulunduğunu işleyen el-Ḥuṣûnü’l-Ḥamîdiyye, XIX. yüzyıl pozitivizmine karşı İslâm inancını savunan yeni ilm-i kelâm dönemi eserleri arasında yer alır. Eserin büyük bir bölümü nübüvvet ve mûcize konusuna ayrılmış, Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde haber verilen hissî mûcizelerin aklen mümkün olduğunun ispatına çalışılmıştır. Müellif, bazı nasların zâhirî mânalarına yönelik itirazları cevaplandırmak amacıyla bunları akla ve ilme ters düşmeyecek şekilde yorumlamakta, haber-i vâhidleri kabul etme zorunluluğu bulunmadığını belirtmektedir. Ona göre şer‘î delillerin te’vil edilebilmesi için zâhirî mânalarına aykırı kesin aklî bir delilin bulunması gerekmektedir. Bazı çağdaş düşünürler tarafından savunulan tekâmül nazariyesinin Hz. Âdem ile Havvâ’nın yaratılması hakkındaki nasları te’vile mesnet teşkil etmeyeceğini söyleyen müellif, bu nazariyenin kesin bir bilgi ifade etmeyip zandan ibaret olduğunu belirtmektedir.

Hüseyin el-Cisr’in yine kelâma dair olan er-Risâletü’l-Ḥamîdiyye’sinde ele aldığı konuların birçoğunu bu eserinde muhtasar bir şekilde tekrar ettiği görülmektedir. Onun bu eseri yazarken pek çok kaynaktan faydalandığı kitabın başında sözünü ettiği çeşitli eserlerden anlaşılmaktadır.

el-Ḥuṣûnü’l-Ḥamîdiyye’nin ilk ikisi aynı yılda olmak üzere Kahire’de yapılmış üç baskısı bulunmaktadır (1323, 1375). Eser, Babanzâdeler’den eski Adana valisi Mustafa Zihni Efendi tarafından Savâbü’l-kelâm fî akāidi’l-İslâm adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 1327). Eserin önsözüyle hâtimesini tercüme etmeyen Mustafa Zihni Efendi, kitabın baş tarafına İslâm’da dinilim çatışmasının bulunmadığını ifade eden “Erbâb-ı Mütâlaaya” başlıklı bir takdim yazısı eklemiştir. Bekir Başarıcı Savâbü’l-kelâm’ı İslâm İtikadında Sözün Doğrusu adıyla sadeleştirerek yeni harflerle yayımlamıştır (Konya, ts.). Eserin, Saruhanlı Kemâleddinzâde Mehmed Nûrullah Efendi tarafından el-İnâyâtü’r-Rabbâniyye fî tercemeti Kitâbi’l-Husûn li-muhâfazati’l-akāidi’l-İslâmiyye adıyla yapılmış bir başka tercümesi daha bulunmaktadır (Kahire 1327). Bu tercümenin başına da müellifin önsözü yerine “İfâde-i Merâm” başlıklı bir takdim yazısı konulmuştur.


BİBLİYOGRAFYA

Hüseyin el-Cisr, el-Ḥuṣûnü’l-Ḥamîdiyye, Kahire 1375/1955; a.e.: Savâbü’l-kelâm fî akāidi’l-İslâm (trc. Mustafa Zihni Efendi), İstanbul 1327, s. 2-11; a.e.: el-İnâyâtü’r-Rabbâniyye fî tercemeti Kitâbi’l-Husûn li-muhâfazati’l-akāidi’l-İslâmiyye (trc. Kemâleddinzâde Mehmed Nûrullah Efendi), Kahire 1327, s. 2-4.

a.mlf., er-Risâletü’l-Hamîdiyye (trc. Manastırlı İsmâil Hakkı), İstanbul 1307, II, 550-565.

, I, 698.

, II, 776.

, I, 283.

Zekî M. Mücâhid, el-Aʿlâmü’ş-Şarḳıyye, Kahire 1963, II, 104.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1998 yılında İstanbul’da basılan 18. cildinde, 418-419 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER