https://islamansiklopedisi.org.tr/el-muhtasar--ibnul-hacib
Muḫtaṣarü’l-uṣûl, el-Muḫtaṣarü’l-uṣûlî, Muḫtaṣaru İbni’l-Ḥâcib el-uṣûlî (el-aṣlî, fi’l-uṣûl), Muḫtaṣarü’l-Müntehâ gibi isimlerle anılan eser, müellifin Seyfeddin el-Âmidî’nin el-İḥkâm’ı ile bunun üzerine yaptığı ihtisar çalışmasının yine kendisi tarafından yapılmış özetidir (İbn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 176; İbn Haldûn, s. 427; Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 17; II, 1853). Kitabın “usul” kaydıyla birlikte anılması, yazarın Mâlikî mezhebinin istikrar döneminde fürû alanında yazılmış en temel metinlerden biri olan Câmiʿu’l-ümmehât adlı diğer muhtasarından ayırt edilebilmesi içindir. Muḫtaṣarü’l-Müntehâ’nın aslı olan ilk muhtasar İbn Haldûn tarafından el-Muḫtaṣarü’l-kebîr diye anılırken Ahmed Cevdet Paşa’nın Mukaddime Tercümesi’nde Müntehe’l-vüṣûl ve’l-emel fî ʿilmeyi’l-uṣûl ve’l-cedel şeklinde kaydedilmiş (Mukaddime-i İbn Haldûn’un Fasl-ı Sâdis’inin Tercemesi, s. 56), eserin bazı baskılarında da (Kahire 1326; Beyrut 1405/1985) bu isim esas alınmıştır. Bununla birlikte kaynaklarda daha yaygın olarak kullanılan isim Müntehe’s-sûl (süʾl) ve’l-emel fî ʿilmeyi’l-uṣûl ve’l-cedel’dir (Makkarî, II, 665; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1625, 1853-1855; Sıddîk Hasan Han, III, 34; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 655; krş. Serkîs, I, 72). Müntehe’s-suʾâl şeklindeki adlandırmanın ise (EI2 [İng.], III, 781) yanlış olduğu anlaşılmaktadır (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1857).
Mütekellimîn metoduna göre yazılmış fıkıh usulü kitaplarının olgunluk aşamasını temsil eden iki önemli eserden biri Âmidî’nin el-İḥkâm’ı, diğeri Fahreddin er-Râzî’nin el-Maḥṣûl’üdür. Kādî Abdülcebbâr’ın el-ʿUmed, İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin el-Burhân, Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin el-Muʿtemed ve Gazzâlî’nin el-Müstaṣfâ’sını özetleyen ve bunların içerdiği usul konularını yeni bir sistematik içinde ele alan bu iki eser, daha sonra gelişen fıkıh usulü edebiyatını büyük ölçüde etkilemiş olup bu konuda Muḫtaṣarü’l-Müntehâ’nın da önemli katkısı vardır. Zira Âmidî ile Râzî’nin sistemleştirerek aktardıkları birikimi özetleyen bu kitap, gerek mütekellimîn metoduna gerekse karma metoda göre kaleme alınan sonraki fıkıh usulü eserlerince esas alınan son muhtasar kabul edilebilir. Nitekim İbnü’l-Hâcib’in ardından bilhassa mütekellimîn fıkıh usulü edebiyatı artık büyük ölçüde şerh ve hâşiyelerle devam etmiştir. Diğer taraftan Eş‘arî fıkıh usulü geleneği içerisinde özellikle mantığın usule dahil edilmesiyle belirginleşen müteahhirîn çizgisinin Râzî-Âmidî-İbnü’l-Hâcib şeklinde ifade edildiği görülür (İbn Teymiyye, Mecmûʿu fetâvâ, XIII, 59; XX, 403, 408; er-Red ʿale’l-manṭıḳıyyîn, s. 418). Hatta İbnü’l-Hâcib, dil ilimlerinde olduğu gibi fıkıh usulü alanında da mantığı belirleyici konuma getirdiği için eleştirilmiştir. Bu açıdan bakıldığında İbnü’l-Hâcib ve Muḫtaṣarü’l-Müntehâ üzerinde Râzî etkisinin daha belirgin olduğu söylenebilir.
Fâtımî hâkimiyeti sebebiyle öğretim halkaları zayıflayan Mısır Mâlikîleri arasında teorik fıkıh çalışmaları geri kalırken İbnü’l-Hâcib’in fıkıh usulüne dair her iki eseri bu çevrede fıkıh usulünün gelişimi açısından bir dönüm noktası teşkil etmiştir (Çavuşoğlu, s. 21, 64). Diğer taraftan -İbnü’l-Kassâr ve Ebü’l-Velîd el-Bâcî gibi erken dönem usul yazarları bir yana- büyük ölçüde Eş‘arî/mütekellimîn çizgisinde gelişen Mâlikî usul literatürü içerisinde mantık merkezli usul anlayışını da yine İbnü’l-Hâcib’in el-Müntehâ’sı ve el-Muḫtaṣar’ı ile başlatmak mümkündür. Zira Ebû Bekir İbnü’l-Arabî ve Mâzerî gibi daha önceki Eş‘arî-Mâlikî usulcüleri arasında mantık ilmine ve dolayısıyla mantığın fıkıh usulüne dahil edilmesine karşı bir tavır söz konusu iken İbnü’l-Hâcib ile birlikte Râzî ekolü ya da müteahhirîn metodu Mâlikî usulü içerisinde yeni bir çizgi olarak ortaya çıkmıştır (Sa‘d Gurâb, s. 18, 21; M. Hâlid Mes‘ûd, s. 66, 100, 144).
Eserin konu sistematiği Âmidî’nin el-İḥkâm’ındakine paralel biçimde mebâdî, sem‘î (şer‘î) deliller, ictihad ve tercih başlığını taşıyan dört bölüm üzerine kurulmuştur. Birinci bölüm fıkıh usulüne giriş niteliği taşıyan temel bilgilerle (mebâdî) ilgilidir. Fıkıh usulünün tanımı, konusu, amacı/faydası ve yararlandığı ilimler hakkında oldukça ayrıntılı bilginin verildiği bu bölümde usul konularının daha iyi anlaşılabilmesi için gerekli olan mantık, kelâm ve dil ilimleriyle ilgili kavram ve meselelerin yanı sıra şer‘î hüküm de ele alınmıştır. Kitabın büyük bir kısmını oluşturan ikinci bölüm şer‘î delillere ayrılmıştır. İbnü’l-Hâcib burada kitap, sünnet, icmâ, kıyas ve istidlâl şeklinde beş şer‘î delil üzerinde durur. Âmidî, istidlâl adı altında yalnızca kendisinin makbul birer delil olarak kabul ettiği mantıkî kıyas ve türleriyle istishâbü’l-hâlden söz ederken İbnü’l-Hâcib şer‘u men kablenâ, mezhebü’s-sahâbî, istihsan ve mesâlih-i mürseleyi de istidlâl kapsamında ele almıştır. Onun, söz konusu hüküm kaynağı ve yöntemlerini delil olarak kabul edilip edilmediğine bakmaksızın nitelikleri itibariyle tasnif ettiği ve nas, icmâ ve kıyas (şer‘î) dışında kalan bütün akıl yürütme ve hüküm çıkarma yöntemlerini istidlâl başlığı altında topladığı anlaşılmaktadır. Mantıkî kıyas ve türlerini ise kitabın başındaki mebâdî bölümünde ele almıştır. Şer‘u men kablenâyı delil kabul ederek Âmidî’ye, dolayısıyla Eş‘arî görüşüne muhalefet eden İbnü’l-Hâcib mezhebü’s-sahâbî, istihsan ve mesâlih-i mürsele konularında Âmidî ile aynı fikirdedir. Bu açıdan bakıldığında Muḫtaṣarü’l-Müntehâ’nın bir Mâlikî usulü kitabı olup olmadığı tartışmalı hale gelmektedir. Zira Âmidî, mezhebü’s-sahâbînin delil olduğunu söyleyenler arasında Mâlik’i de saydığı halde İbnü’l-Hâcib buna hiç değinmeksizin delil olmadığı görüşünü tercih eder (el-İḥkâm, II, 385-390; Muḫtaṣarü’l-Müntehâ, II, 457). Şer‘î deliller içinde önemli bir yeri olduğu konusunda bilhassa Mâlik’ten ve İbnü’l-Kāsım’dan pek çok şey nakledilen ve Mâlikîler arasında ihtilâflı olan istihsanın delil olmadığı hususunda Âmidî’yi aynen tekrarlayan İbnü’l-Hâcib sadece Şâfiî’nin ve Eş‘arî-Şâfiîler’in yaklaşımını özetlemiş gibidir (el-İḥkâm, II, 390-394; Muḫtaṣarü’l-Müntehâ, II, 457-459). Maslahat-ı mürsele konusunda ise Gazzâlî ve Râzî çizgisine muhalefet eden Âmidî’nin tavrını aynen benimsemiş, bu arada böyle bir delilin Mâlik’e nisbet edilmesini kesin bir dille reddetmiştir (el-İḥkâm, II, 394-395; Muḫtaṣarü’l-Müntehâ, II, 460). Aslında Mâlik’in ve Mâlikî usulcülerin görüşlerine atıfta bulunulmaması, gerek Müntehe’s-sûl’ün gerekse Muḫtaṣarü’l-Müntehâ’nın genelinde dikkat çeken bir husustur. Bunun belki tek istisnası ve İbnü’l-Hâcib’in Mâlikî kimliğinin açık bir biçimde ortaya çıktığı yer icmâ başlığı altında Medine icmâının tartışıldığı “mes’ele”dir. Âmidî’nin aksine önce Mâlik’in Medine icmâının delil olduğuna dair görüşünü ortaya koyup çoğunluğun görüşüne karşı savunan İbnü’l-Hâcib’in bu konudaki tercihi, Mâlikîler arasında Medine icmâını sadece sahâbe icmâı ya da rivayete dayanan Medine ameliyle sınırlamayıp en geniş tutan eğilimden yanadır (el-İḥkâm, I, 206-209; Muḫtaṣarü’l-Müntehâ, I, 131-133). Üçüncü ve dördüncü bölümler oldukça sınırlı bir hacme sahip olup ilkinde ictihad, taklid, fetva ve müftî ile ilgili meseleler, ikincisinde naklî ve aklî deliller arasındaki teâruz türleri ve teâruzu gidermek için başvurulacak tercih yolları ele alınmaktadır (Wael B. Hallaq, müellifin üçüncü bölümdeki bir ifadesinden fetva ehliyeti konusunda Âmidî’ye nisbetle daha müsamahakâr düşündüğü sonucunu çıkarmaktadır, bk. A History of Islamic Legal Theories, s. 143-145; Authority Continuity, s. 68-69).
İbnü’l-Hâcib’in bütün eserlerinde görüldüğü gibi el-Muḫtaṣar da oldukça veciz ve kapalı bir üslûpla kaleme alınmış olmasına rağmen (Safedî, IV, 226; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1354) yazarının sağlığında medreselerde ders kitabı olarak okutulmaya başlanmış ve kısa zamanda Fahreddin er-Râzî’nin el-Münteḫab’ının yerini alarak en meşhur fıkıh usulü metinlerinden biri haline gelmiştir (Safedî, XIX, 494). Önemli sayıda şerh ve hâşiye yanında meşhur hadis âlimlerince yapılmış tahrîc çalışmalarına konu olması bu şöhretin bir göstergesidir. VIII-IX. (XIV-XV.) yüzyıllarda belirli ilim dallarında yaygın biçimde okunan kitaplar arasında İbnü’l-Hâcib’in eserlerinin sarf, nahiv ve aruz yanında fıkıh usulü alanında da önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir (Kalkaşendî, I, 539-540, 542, 548-549). Ayrıca Emîr es-San‘ânî’nin kaydettiğine göre Muḫtaṣarü’l-Müntehâ XI-XII. (XVII-XVIII.) yüzyıllarda Zeydîler arasında en yaygın fıkıh usulü metinlerinden biriydi (Tavżîḥu’l-efkâr, II, 227). Sadrüşşerîa’nın Tenḳīḥu’l-uṣûl’ü ve Molla Fenârî’nin Fuṣûlü’l-bedâyiʿi gibi karma metotla yazılmış fıkıh usulü eserlerinin kaynakları arasında bulunan Muḫtaṣarü’l-Müntehâ (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 496; II, 1267), aynı zamanda Osmanlı medreselerinde okutulan ve Osmanlı fıkıh bilginlerini etkileyen başlıca eserler arasında yer alıyordu (Uzunçarşılı, s. 22; Cici, s. 43-44). Daha çok şerh ve hâşiyeleriyle birlikte basılan kitabın müstakil neşirleri de yapılmıştır (Kahire 1326, Bihârî’nin Müsellemü’s̱-s̱übût’u ile birlikte; nşr. Şa‘bân Muhammed İsmâil, Kahire 1393/1973).
Şerh ve Hâşiyeleri. Ellinin üzerinde şerhi olan Muḫtaṣarü’l-Müntehâ’yı şerhedenler arasında Şemseddin Muhammed b. Muhammed es-Sefâkusî, Ebü’l-Abbas Ahmed b. İdrîs el-Bicâî, Yahyâ b. Mûsâ er-Rahûnî, Ahmed b. Ömer b. Ali er-Rabaî, Muhammed b. Abdurrahman b. Asker el-Bağdâdî, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed el-İskenderî (İbnü’t-Tenesî), Behrâm b. Abdullah ed-Demîrî, Ebü’l-Kāsım Muhibbüddin Muhammed b. Muhammed en-Nüveyrî el-Meymûnî ve Bedreddin el-Karâfî gibi Mâlikîler de bulunmakla birlikte özellikle Eş‘arî-Şâfiîler’in çokluğu dikkat çekmektedir. 1. Adudüddin el-Îcî, Şerḥu Muḫtaṣari’l-Müntehâ. Şerhler arasında en çok tutulanı ve üzerine en fazla hâşiye yapılanıdır. Yeterince açık ve anlaşılır olmadığı için izahına ihtiyaç duyulduğu belirtilen (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1854) bu şerh üzerine yazılmış hâşiyelerin en meşhurları Sa‘deddin et-Teftâzânî ile Seyyid Şerîf el-Cürcânî’ye aittir. Düşünce ve eserleriyle Doğu İslâm dünyasının ilim geleneğinde belirleyici etkileri olan bu âlimlerin anılan çalışmaları Muḫtaṣarü’l-Müntehâ’nın elde ettiği şöhrette önemli bir paya sahip olmalıdır. Nitekim eser genellikle bu şerh ve hâşiyeleriyle birlikte neşredilmiştir (I-II, İstanbul 1307-1310; Bulak 1316-1317, Teftâzânî, Cürcânî ve Cürcânî’nin hâşiyesine Hasan el-Herevî’nin hâşiyeleriyle birlikte; Kahire 1319, Teftâzânî’nin hâşiyesiyle birlikte; nşr. Fâdî Nâsıf – Târık Yahyâ, Beyrut 1421/2000). Adudüddin el-Îcî’nin öğrencisi Seyfeddin el-Ebherî (TSMK, III. Ahmed, nr. 1330; Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 725; Âtıf Efendi Ktp., Âtıf Efendi, nr. 1599), Mirzacân Habîbullah b. Abdullah eş-Şîrâzî (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 317, Şehid Ali Paşa, nr. 623; Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 489; Tire İlçe Halk Ktp., Necib Paşa, nr. 195) ve Celâleddin ed-Devvânî (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 693) gibi daha pek çok âlim Adudüddin el-Îcî’nin şerhi üzerine hâşiye yazmıştır. Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin hâşiyesi için de Hasan el-Herevî, Molla Hüsrev (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 471; Hamidiye, nr. 424, 437; Damad İbrâhim Paşa, nr. 229, 453), Hatibzâde Muhyiddin Efendi (Âtıf Efendi Ktp., nr. 672; Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 471, Esad Efendi, nr. 693; Tire İlçe Halk Ktp., Necib Paşa, nr. 196) ve Muhammed b. Abdülhamîd el-Kefevî (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 723, 726; Fâtih, nr. 1278) gibi âlimler hâşiye kaleme almıştır. Şemseddin el-Kirmânî, hocası Adudüddin el-Îcî’nin şerhi dışında Muḫtaṣarü’l-Müntehâ üzerine yazılmış yedi meşhur şerh daha bulunduğunu belirterek şunları zikreder: 2. Kutbüddîn-i Şîrâzî, Şerḥu Muḫtaṣari’l-Müntehâ (Medine el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de yüksek lisans tezi olarak bazı bölümleri Süveyd Cum‘a Meyâncâ ve Murâd Bûdâye tarafından neşre hazırlanmıştır, 1415-1416/1995). 3. Hasan b. Şerefşah, Ḥallü’l-ʿaḳd ve’l-ʿaḳl fî şerḥi Muḫtaṣari’s-sûl ve’l-emel (Süleymaniye Ktp., Karaçelebizâde Hüsâmeddin, nr. 85; Şerḥu Muḫtaṣari’l-Müntehâ, Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1735). 4. İbnü’l-Mutahhar el-Hillî, Ġāyetü’l-vüṣûl ve îżâḥu’s-sübül fî şerḥi Muḫtaṣarı Müntehe’s-sûl ve’l-emel (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 154; Çârperdî’nin bu şerh üzerine yazdığı hâşiye için bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1351/1). 5. Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî, Beyânü’l-Muḫtaṣar (nşr. Muhammed Mazhar Beka, I-II, Mekke 1406/1986). 6. Şemseddin Muhammed b. Muzaffer el-Halhâlî el-Hatîbî, Şerḥu Muḫtaṣari’l-Müntehâ (Köprülü Ktp., Mehmed Âsım Bey, nr. 224). 7. Zeynüddin Ali b. Rûzbihân el-Huncî, el-Muʿteber fî Şerḥi’l-Muḫtaṣar (Şîrâzî, s. 202; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1854). 8. Bedreddin Muhammed b. Es‘ad et-Tüsterî, Mecmaʿu’d-dürer (Brockelmann, GAL Suppl., I, 537; Ziriklî, VI, 32). 9. Şemseddin el-Kirmânî, en-Nuḳūd ve’r-rudûd. Anılan yedi şerhin yanı sıra diğer bazı şerhlerden daha yararlanılarak hazırlanan derleme niteliğinde bir çalışma olup (başından fıkhî kuralların sonuna kadar Muhammed Beşîr Âdem tarafından el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de [Medine 1416/1995] yüksek lisans tezi olarak tahkik edilmiştir) yedi şerhi içerdiği için es-Sebʿatü’s-seyyâre veya el-Kevâkibü’s-sebʿa gibi isimlerle de anılmaktadır (İbn Kādî Şühbe, III, 180; İbn Hacer el-Askalânî, VI, 66-67). Keşfü’ẓ-ẓunûn’da bu şerh tanıtılırken müellif adının Ekmeleddin el-Bâbertî olarak kaydedilmesi (II, 1854) muhtemelen onun şerhiyle isim benzerliğinden kaynaklanan bir hatadır. 10. Kādî Beyzâvî, Mirṣâdü’l-efhâm fî mebâdiʾi’l-aḥkâm şerḥu Muḫtaṣari’l-Müntehe’s-sûl ve’l-emel (TSMK, III. Ahmed, nr. 770). 11. Ziyâeddin Abdülazîz b. Muhammed et-Tûsî, Kâşifü’r-rumûz ve muẓhirü’l-künûz şerḥu Muḫtaṣarı İbni’l-Ḥâcib fi’l-uṣûl (Riyad Muhammed b. Suûd Üniversitesi’nde İvaz b. Muhammed b. Sa‘d el-Karanî ve Yahyâ Abdullah el-Gāmidî tarafından yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlanmıştır, 1407/1987). 12. Tâceddin es-Sübkî, Refʿu’l-ḥâcib ʿan Muḫtaṣarı İbni’l-Ḥâcib (nşr. Ali Muhammed Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd, I-IV, Beyrut 1419/1999). 13. Ebü’l-Berekât en-Nesefî, el-Vâfî şerḥu Muḫtaṣari’l-Müntehâ (Nuruosmaniye Ktp., nr. 1337; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1805). 14. Ekmeleddin el-Bâbertî, er-Rudûd ve’n-nuḳūd (nşr. Terhîb b. Rebîân ed-Devserî, Medine 1415/1995; ayrıca Dayfullah b. Sâlih b. Avn el-Ömerî tarafından el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de doktora tezi olarak neşre hazırlanmıştır, 1415/1994). 15. Makbîlî, Necâḥu’ṭ-ṭâlib bi-Muḫtaṣarı İbni’l-Ḥâcib (Mektebetü’l-Haremi’l-Mekkî, nr. 1534).
İbnü’l-Hâcib’in Muḫtaṣar adında iki ayrı çalışması bulunmasının zaman zaman karışıklığa yol açtığı ve Muḫtaṣarü’l-Müntehâ şerhi olarak kaydedilen bazı eserlerin onun Câmiʿu’l-ümmehât adlı diğer muhtasarı üzerine yapılmış şerhler olduğu anlaşılmaktadır. Halîl b. İshak el-Cündî, Muhammed b. Muhammed el-Makkarî ve Ebû Yâsir Muhammed b. Ammâr el-Mâlikî’ye nisbet edilen şerhler böyledir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1855, 1856; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 352; M. Hâlid Mes‘ûd, s. 100). Öte yandan Muḫtaṣarü’l-Müntehâ şerhlerinden önemli bir kısmının Bağdatlı İsmâil Paşa tarafından Müntehe’s-sûl şerhi olarak kaydedildiği görülmektedir (Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 7, 151, 157, 273, 308, 389, 505, 666).
Kaynaklarda İbnü’l-Hâcib’in bu eseri üzerine yapıldığı zikredilen tek ihtisar çalışması Ca‘berî’nin el-Kitâbü’l-Muʿteber fi’ḫtiṣâri’l-Muḫtaṣar’ıdır (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1856; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 7). Abdurrahman b. Ömer el-Bulkīnî ve Kıvâmüddin Muhammed Mehdî el-Kazvînî el-Muḫtaṣar’ı manzum hale getirmiştir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1856; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 275, 613).
Tahrîcleri. 1. Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tuḥfetü’ṭ-ṭâlib bi-maʿrifeti eḥâdîs̱i Muḫtaṣarı İbni’l-Ḥâcib (nşr. Abdülganî b. Humeyd b. Mahmûd el-Kübeysî, Mekke 1406/1986). Eser ayrıca Abdullah b. Abdurrahman el-Muhaysin tarafından Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye’de (Riyad 1406) yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlanmıştır. 2. İbn Hacer el-Askalânî, Muvâfaḳatü’l-ḫubri’l-ḫaber fî taḫrîci eḥâdîs̱i’l-Muḫtaṣar (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî – Subhî es-Sâmerrâî, I-II, Riyad 1412, 1414/1993). Eserin bir kısmını Abdullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed Câmiatü’l-İslâmiyye’de (Medine 1404) doktora tezi olarak neşre hazırlamıştır. 3. Bedreddin ez-Zerkeşî, el-Muʿteber fî taḫrîci eḥâdîs̱i’l-Minhâc ve’l-Muḫtaṣar (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî, Küveyt 1404). Kādî Beyzâvî’nin Minhâcü’l-vüṣûl’ü ile İbnü’l-Hâcib’in Muḫtaṣarü’l-Müntehâ’sında bulunan hadislerin tahrîcidir. 4. İbnü’l-Mülakkın, Ġāyetü’l-meʾmûli’r-râġıb fî maʿrifeti eḥâdîs̱i İbni’l-Ḥâcib (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 396/1). 5. Şemseddin İbn Abdülhâdî (Brockelmann, GAL, I, 373; Müntehe’s-sûl ve Muḫtaṣarü’l-Müntehâ üzerine yapılan çalışmalar için bk. Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1853-1857; Abdullah Muhammed el-Habeşî, s. 1575-1590). Bessâm Ali, İbnü’l-Hâcib’in bu kitabından hareketle onun usul düşüncesini ortaya koymak için el-Fikrü’l-uṣûlî ʿinde İbni’l-Ḥâcib adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1405, Câmiatü Ümmi’l-kurâ [Mekke]).
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Hâcib, Muḫtaṣarü’l-Müntehâ, İstanbul 1307-10, I-II.
Seyfeddin el-Âmidî, el-İḥkâm fî uṣûli’l-aḥkâm (nşr. İbrâhim el-Acûz), Beyrut 1405/1985, I, 206-209; II, 361-367, 376-395.
İbn Teymiyye, Mecmûʿu fetâvâ, XIII, 59; XX, 403, 408.
a.mlf., er-Red ʿale’l-manṭıḳıyyîn, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 418.
Sübkî, Ṭabaḳāt (Tanâhî), VIII, 16; X, 46.
Safedî, el-Vâfî, II, 164; IV, 226; XIX, 494.
İbn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 176.
a.mlf., Tuḥfetü’ṭ-ṭâlib bi-maʿrifeti eḥâdîs̱i Muḫtaṣarı İbni’l-Ḥâcib (nşr. Abdülganî b. Humeyd b. Mahmûd el-Kübeysî), Mekke 1406/1985, neşredenin girişi, s. 85-86.
İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müẕheb (nşr. Me’mûn b. Muhyiddin), Beyrut 1996, s. 139, 269, 306, 417, 437.
Cüneyd-i Şîrâzî, Şeddü’l-izâr (nşr. Muhammed Kazvînî – İkbâl-i Âştiyânî), Tahran 1328 hş., s. 202, 212-213.
İbn Haldûn, Muḳaddime (nşr. Dervîş el-Cüveydî), Beyrut 1416/1996, s. 422, 427.
a.mlf., Mukaddime-i İbn Haldûn’un Fasl-ı Sâdis’inin Tercemesi (trc. Ahmed Cevdet Paşa), İstanbul 1277/1858, s. 56.
Kalkaşendî, Ṣubḥu’l-aʿşâ (Şemseddin), I, 539-540, 542, 548-549.
İbn Kādî Şühbe, Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, III, 180.
İbn Hacer el-Askalânî, ed-Dürerü’l-kâmine (nşr. M. Abdülmuîd Han), Haydarâbâd 1972, VI, 66-67.
Bedreddin el-Karâfî, Tevşîḥu’d-Dîbâc (nşr. Ahmed eş-Şüteyvî), Beyrut 1403/1983, s. 56, 83, 221-222.
Makkarî, Nefḥu’ṭ-ṭîb, II, 665.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 17, 496; II, 1267, 1354, 1625, 1853-1857.
Emîr es-San‘ânî, Tavżîḥu’l-efkâr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Medine, ts. (el-Mektebetü’s-Selefiyye), II, 227.
Sıddîk Hasan Han, Ebcedü’l-ʿulûm (nşr. Abdülcebbâr Zekkâr), Dımaşk 1978, III, 34, 58.
Serkîs, Muʿcem, I, 72.
Brockelmann, GAL, I, 372-373; Suppl., I, 537-538.
Îżâḥu’l-meknûn, II, 572-573.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 7, 151, 157, 221, 223, 273, 275, 308, 352, 389, 505, 541, 553, 575, 613, 655, 666, 798.
Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, s. 22.
Abdülvehhâb Hallâf, İslâm Hukuk Felsefesi: İlmü usûli’l-fıkh (trc. Hüseyin Atay), Ankara 1973, tercüme edenin girişi, s. 106-112.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VI, 32.
Sa‘d Gurâb, İbn ʿArafe ve’l-menziʿu’l-ʿaḳlî, Tunus 1993, s. 18, 21.
M. Hâlid Mes‘ûd, İslâm Hukuk Teorisi (trc. Muharrem Kılıç), İstanbul 1997, s. 66, 100, 144.
Wael B. Hallaq, A History of Islamic Legal Theories, Cambridge 1997, s. 129, 143-145.
a.mlf., Authority Continuity and Change in Islamic Law, Cambridge 2001, s. 68-69.
Recep Cici, Osmanlı Dönemi İslâm Hukuku Çalışmaları: Kuruluştan Fatih Devrinin Sonuna Kadar, Bursa 2001, s. 43-44.
Ali Hakan Çavuşoğlu, Irak Mâlikî Ekolü (III.-V./IX.-XI. yy.) (doktora tezi, 2004), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 21, 63-64.
Abdullah Muhammed el-Habeşî, Câmiʿu’ş-şürûḥ ve’l-ḥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, s. 1575-1590.
M. Ben Cheneb, “İbnü’l-Hâcib”, İA, V/2, s. 857.
a.mlf., “K̲h̲alīl b. Isḥāḳ”, EI2 (İng.), IV, 964.
H. Fleisch, “Ibn al-Ḥād̲j̲ib”, a.e., III, 781.