KARA HALİL EFENDİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

KARA HALİL EFENDİ

Müellif: MEHMET İPŞİRLİ
KARA HALİL EFENDİ
Müellif: MEHMET İPŞİRLİ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2001
Erişim Tarihi: 01.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/kara-halil-efendi
MEHMET İPŞİRLİ, "KARA HALİL EFENDİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/kara-halil-efendi (01.12.2024).
Kopyalama metni

Mecitözü’nde doğdu. Babasının adı Mustafa’dır. Amasya’da bir süre eğitim görüp ardından Konya’ya gitti. Burada daha sonra şeyhülislâm olan Hasan Fehmi Efendi ile aynı medresede okudu ve arkadaş oldu. Oradan icâzet alarak onunla birlikte İstanbul’a geldi. İstanbul’da Vidinli Hoca Mustafa Efendi’nin ve Dersiâm Abdurrahman Efendi’nin derslerine girdi. 1834’te icâzet aldı. Ertesi yıl ruûs imtihanını kazanarak ilmiye sınıfına girdi. 1839’da ibtidâ-i hâric derecesiyle Sırrîzâde Mescidi’nde Vahîd Bey Dersiyesi müderrisliğine getirildi. Daha sonra fetvahâneye devam ederek müsevvid oldu.

1861’de İstanbul kadılığı bab nâibi olan Halil Efendi ertesi yıl fetva emaneti başmüsevvidliğine, 1864’te mahreç mevleviyetine yükseltildi. 1865’te kassâm-ı askerîlik görevine getirildi, o yılın ramazanında kendisine Yenişehir mevleviyeti verildi. 1866’da fetva emini olup Edirne mevleviyetiyle ödüllendirildi; 1867’de Haremeyn pâyesine, 1868’de İstanbul pâyesine ulaştı. Aynı yılın sonunda Evkāf-ı Hümâyun müfettişliğine tayin edildi. 1870’te görevinden ayrılarak hacca gitti. Bu yıl içinde önce Meclis-i Tetkîkāt-ı Şer‘iyye ve ardından Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti üyeliklerine getirildi. 1871’de ikinci defa fetva eminliği görevine tayin edildi ve şeyhülislâm oluncaya kadar yedi yıl boyunca görevlerini sürdürdü. Bu arada 1873’te Anadolu kazaskerliği pâyesini almış ve 1877’de kurulan Hey’et-i A‘yân üyesi olmuştu.

15 Receb 1294’te (26 Temmuz 1877) II. Abdülhamid tarafından İmâm-ı Sultânî Hayrullah Efendi’den boşalan şeyhülislâmlık makamına getirildi. Yaklaşık dokuz ay bu makamda kaldıktan sonra 9 Zilhicce 1295’te (4 Aralık 1878) azledildi. Azil sebebi olarak Abdülaziz’in hal‘ fetvasını kaleme almasından dolayı II. Abdülhamid’in kendisine güvenmemesi gösterilir. Halil Efendi bu dönemde birçok idarî ve siyasî toplantıya katılmış, önemli kararların alınmasında rol oynamıştır. Özellikle Abdülaziz’in hal‘ine dair fetvayı Midhat Paşa’nın isteği üzerine hazırladığı belirtilir (Cevdet Paşa, Ma‘rûzât, s. 230). Mâbeyinci Fahri Bey ise Mütercim Rüşdü, Midhat ve Hüseyin Avni paşaların üçünün birden Halil Efendi’den hal‘ fetvası istediklerini, Halil Efendi’nin de, “Pek münasip olur” diyerek fetvayı hazırlayıp gönderdiğini yazar (İbretnümâ, s. 125). Midhat Paşa, daha sonra yargılanması sırasında Halil Efendi’nin hal‘ fetvası müsveddesini cebinde hazır taşıdığını ifade etmiştir.

Haziran 1876’da Meşrutiyet idaresi için Bâb-ı Fetvâ’da toplanan Meşveret Meclisi’ne katılan Halil Efendi fetva vermek üzere şeyhülislâmlıkta bir hey’et-i ilmiyye teşkilini önerdi. Şeyhülislâm Hayrullah Efendi’nin sahilhânesinde bir araya gelen ve Abdülhamid’in cülûsuna karar veren özel meclise fetva emini olarak katıldı. Kubbealtı’nda toplanan Hey’et-i Vükelâ huzurunda V. Murad’ın hal‘ fetvasını fetva emini sıfatıyla okudu (a.g.e., s. 130, 131). Diğer taraftan 2 Temmuz 1878’de Kıbrıs meselesiyle ilgili olarak vekillerin ve şeyhülislâm mâzullerinin katılmasıyla Mâbeyn-i Hümâyun’da akdedilen olağan üstü mecliste, Rumeli ve Anadolu’da mahiyeti belli olmayan bazı kazançlar karşılığında Kıbrıs gibi çok önemli bir toprağın terkinin asla doğru olmayacağını söyledi (Türkgeldi, s. 103). Halil Efendi âyan üyeliği devam ederken 27 Muharrem 1298’de (30 Aralık 1880) vefat etti ve Fâtih Camii hazîresine defnedildi.

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti üyeliği sırasında uzunca bir süre Cevdet Paşa ile birlikte çalışan Halil Efendi’nin fetva emini unvanıyla Mecelle’nin 7-11, 13-16. kitaplarında ve unvansız olarak 12. kitabında mührü bulunmaktadır. Konuların tartışılması sırasında yaptığı katkıları ile Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti’nin ana unsurlarından biri olmuştur (Mardin, Medenî Hukuk, s. 164). Cevdet Paşa, kendisine bir süre hocalık da yapmış olan Halil Efendi’nin fıkıh bilgisinden çok yararlanmıştır. Yakından tanıdığı Halil Efendi’yi, ulemâdan bir zat olduğu halde “umûr-ı hâriciyyesi kıt”, çocuk gibi her şeye aldanan ve devlet erkânı tarafından aldatılabileceğine ihtimal vermeyen saf, kişiliği zayıf bir kimse olarak tanımlamaktadır (Ma‘rûzât, s. 230). Onun derin bir hukuk bilgisine sahip olduğu, bazı fıkıh kitaplarına şerhler yazarak yorum ve tenkitler yaptığı bilinmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, IV, 9, 11, 84.

a.mlf., , s. 230.

, II, 309.

Fatma Aliye Hanım, Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı, İstanbul 1332, s. 19.

, s. 608-609.

Abdurrahman Şeref, Târih Musâhabeleri, İstanbul 1339, s. 311.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Midhat ve Rüştü Paşaların Tevkiflerine Dâir Vesikalar, Ankara 1946, s. 54.

Ali Fuat Türkgeldi, Mesâil-i Mühimme-i Siyâsiyye (haz. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1957, s. 103.

Ebül‘ulâ Mardin, Huzur Dersleri (nşr. İsmet Sungurbey), İstanbul 1966, s. 126-127, 819-822.

a.mlf., Medenî Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa, Ankara 1996, s. 16, 18, 20, 21, 60, 164.

Mâbeynci Fahri Bey, İbretnümâ (haz. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1968, s. 125, 130, 131.

, IV, 260; V, 157.

Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ankara 1972, s. 209-211.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 24. cildinde, 361-362 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER