KATARÎ b. FÜCÂE - TDV İslâm Ansiklopedisi

KATARÎ b. FÜCÂE

قطري بن الفجاءة
Müellif: MUSTAFA ÖZ
KATARÎ b. FÜCÂE
Müellif: MUSTAFA ÖZ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2022
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/katari-b-fucae
MUSTAFA ÖZ, "KATARÎ b. FÜCÂE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/katari-b-fucae (28.11.2024).
Kopyalama metni

Büyük bir ihtimalle hicretin ilk on yılından sonra Benî Mâzin’in yerleşim yeri olan Katar’ın A‘dân beldesinde doğdu. Asıl adı bilinmemektedir. Katar asıllı olması dolayısıyla bu nisbe ile anılmış olması muhtemeldir (İbn Cinnî, s. 27). İbnü’l-Kelbî’nin belirttiğine göre babasının adı Ca‘vene, diğer müelliflere göre ise Mâzin b. Ziyâd b. Yezîd’dir. Uzun bir süre Yemen’de izini kaybettirip birdenbire ortaya çıkması sebebiyle Fücâe (sürpriz) diye anıldığı belirtilmektedir (Cemhere, I, 371). Bazı geç devir müellifleri, Katarî’nin adının Ca‘vene olduğunu söylüyorsa da (meselâ bk. İbn Hallikân, IV, 261) bu husus yanlış bir anlamadan kaynaklanmaktadır. Çocukluğunun ilk yıllarını kardeşi Cürmûz ile geçiren Katarî, muhtemelen Irak’ın fethi esnasında yahut fetihten bir süre sonra Basra’da yerleşmek isteyenlerle beraber Irak’a geldi. Gençlik dönemini ve hayatının önemli bir bölümünü burada geçirdi. Kaynaklarda hatip ve şair olarak zikredilmesine rağmen bilgi ve kültür seviyesiyle ilgili herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî, Katarî’yi “kaba saba bir ümmî” olarak tasvir eder (Câhiz, II, 310).

Hâricîler’e katılmadan önce Basra’nın önemli şahsiyetlerinden olan, 42 (662) yılında Abdurrahman b. Semüre ile beraber Sicistan ve çevresinin fethine katılan Katarî’nin Nâfi‘ b. Ezrak’ın Mekke’den dönüşü sırasında görüşlerini benimsediği, 65’te (684) onunla birlikte Dûlâb muharebesine katıldığı, muhalifleri tekfir etmek, çocuklarını öldürmek, kadınlarını esir almak ve isti‘râz gibi aşırı düşüncelerini kabul ettiği bilinmektedir (a.g.e., III, 264). Katarî, Nâfi‘in ölümünün ardından Ezârika ileri gelenleriyle birlikte muhaliflerle mücadele etti; cesareti, metanet ve sabrı sayesinde önemli bir mevkiye sahip oldu. Zübeyr b. Mâhûz’un İsfahan’da öldürülmesi üzerine fırka mensupları Ubeyde b. Hilâl el-Yeşkürî’yi lider seçmek isteyince Ubeyde bunu kabul etmeyerek Katarî’nin seçilmesini teklif etti. Bunun üzerine 69 (689) yılı sonunda Katarî’ye biat edildi (Wellhausen, s. 82).

Katarî’nin liderliği üstlendiği dönemde Mühelleb b. Ebû Sufre’nin mağlûp ettiği Ezârika büyük bir buhrana sürüklenmiş bulunuyordu. Sarsılmaz bir iradeye sahip olan Katarî, taraftarlarından hayatta kalanlarını Kirman dağlarına çekerek yeniden teşkilâtlandırmayı başardı. Daha sonra Irak’a gidip Ahvaz’ı ele geçirdi ve buradan Basra’ya yöneldi. Mus‘ab b. Zübeyr’in Meskin’de yenilgisi (72/691) ve Irak’ın Abdülmelik b. Mervân’ın hâkimiyetine geçmesinden sonra da Düceyl nehrinin sol yanında tutunmaya muvaffak oldu. Abdülmelik tarafından Irak valiliğine tayin edilen Haccâc b. Yûsuf, Ezârika’ya karşı sürdürülen harekâtın kumandanlığını tekrar Mühelleb’e havale edince Mühelleb, Katarî ve mensuplarını Düceyl’in öte yanına atarak Kirman bölgesinin ortalarına kadar takip etti. Buna rağmen Katarî uzun süre durumunu korumayı başardı. 75 (694) yılında emîrü’l-mü’minîn (emîr-i vurvişnikan) olarak kabul edilen Katarî adına bir tarafı Pehlevîce, bir tarafı Arapça gümüş para basıldığı bilinmektedir.

Onun liderliği esnasında Ezârika içinde Araplar ile mevâlî arasında ortaya çıkan anlaşmazlık ordunun bölünmesine sebep oldu. Bu sırada Katarî fırkayı iyi idare edememekle suçlandı. Benî Kays b. Sa‘lebe’nin mevlâsı Abdürabbih es-Sagīr ve Benî Yeşkür’ün mevlâsı Abdürabbih el-Kebîr bu dönemde Katarî’nin önde gelen rakipleriydi. Çoğunluğu mevâlîden oluşan Ezârika’nın askerî güçleri arasında çıkan savaş sırasında Katarî, Kirman yakınlarında umumi karargâhın bulunduğu Cirüft şehrini terkederek Taberistan’a sığındı. Bölünen Ezârika’nın mevâlî güçlerini Mühelleb kolaylıkla ortadan kaldırdı. Katarî üzerine gönderilen Süfyân b. Ebred el-Kelbî kumandasındaki ordu onun kuvvetlerini bir dağ geçidinde kuşatıp baskın yaptı. Atının altına düşen ve adamları tarafından terkedilen Katarî bir yerli tarafından teşhis edilerek öldürüldü. Kesilen başı önce Kûfe’ye, oradan da Şam’a gönderildi. Katarî’nin ölüm tarihi kaynaklarda 77 (696) (Taberî, VI, 308), 78 (Halîfe b. Hayyât, I, 356) ve 79 (Ya‘kūbî, II, 276) olarak kaydedilmekle birlikte ikinci tarihin daha isabetli olduğu belirtilmektedir (Wellhausen, s. 87).

Katarî b. Fücâe, mezhebine uygun olan uzlaşmaz tutum, kahramanlık ve hırçınlık özelliklerini kendinde toplayan şahsiyetiyle Ezârika’nın prensiplerine bağlı, Arap ve bedevî olmakla iftihar eden mutaassıp bir Hâricî’dir. Birçok Hâricî lideri gibi şiir ve hitabet kabiliyetine de sahip bulunan Katarî’nin mücadeleye teşvik ve davet, yiğitlik ve kahramanlık, savaş esnasında sabır ve sebat, Emevîler’i tehdit vb. konularda bazı şiirleri günümüze ulaşmıştır (meselâ bk. İhsan Abbas, s. 119-135). Câhiz’in belirttiğine göre ayrıca çok sayıda ezberlenmiş sözü (el-Beyân ve’t-tebyîn, I, 270) ve mensuplarını cihada teşvik eden küçük hitabeleri yanında dünyaya bağlılığı kınayan uzunca bir hutbesi bulunmaktadır (a.g.e., II, 104).


BİBLİYOGRAFYA

İbnü’l-Kelbî, Cemhere (nşr. M. Firdevs el-Azm), Dımaşk 1983, I, 371.

, I, 237, 356.

Ya‘kūbî, Târîḫ, Beyrut 1960, II, 276.

, I, 270; II, 104, 310; III, 264.

, VII, 407-409, 431-435, 438-441.

Müberred, el-Kâmil (nşr. M. Ahmed ed-Dâlî), Beyrut 1406/1986, III, 1266-1269, 1333-1340, 1346, 1348, 1350, 1357, 1359.

, VI, 126-127, 169, 173-174, 259, 308-311, 319-320.

İbn Cinnî, el-Mübhic fî tefsîri esmâʾi şuʿarâʾi’l-ḥamâse, Beyrut 1982, s. 27.

, s. 212.

, IV, 261.

M. Rızâ Hasan ed-Düceylî, Fırḳatü’l-Ezâriḳa, Necef 1393/1973, s. 112-122.

J. Wellhausen, el-Ḫavâric ve’ş-Şîʿa (trc. Abdurrahman Bedevî), Küveyt 1978, s. 82-87.

İhsan Abbas, Dîvânü şiʿri’l-Ḫavâric, Beyrut 1982, s. 119-135.

G. Levi Della Vida, “Ḳaṭarī b. al-Fud̲j̲āʾa”, , IV, 752-753.

Hüseyin Atvân, “Ḳaṭarî b. el-Fücâʾe”, Mevsûʿatü’l-ḥaḍâreti’l-İslâmiyye, Amman 1989, s. 166-169.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2022 yılında Ankara’da basılan 25. cildinde, 31-32 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER