https://islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-tevfik-bey
1867 Martında İstanbul’da doğdu. Ulemâdan Şirvanlı Ahmed Hamdi Efendi’nin oğludur. İlk eğitiminin ardından on üç yaşında girdiği Mülkiye Mektebi’ni 1885’te birincilikle bitirdi. Önce Bâbıâli Tercüme Kalemi’nde mülâzım olduysa da birkaç ay sonra zeki, çalışkan ve dürüst mülkiyelilerin tercihen alındığı Yıldız Sarayı’nda mâbeyin kâtibi oldu. Kendisinin bildirdiğine göre sıkıcı bulduğu bu görevde uzunca bir süre kalıp 29 Ekim 1897’de Kudüs mutasarrıflığına tayin edildi ve 9 Mayıs 1901’e kadar burada kaldı. Ardından sırasıyla Selânik, Konya ve Yemen valiliklerinde bulundu. İstanbul’a döndüğünde 22 Mart 1906’da Dîvân-ı Muhâsebât reisliğine tayin edilmişken iki gün sonra Hudâvendigâr valiliğiyle Bursa’ya gönderildi. Bu görevden 15 Ocak 1909’da istifa etti. İstanbul’a dönünce Hukuk Mektebi’nde hukūk-ı esâsiyye, Ticaret Mektebi’nde usûl-i mâliyye derslerini vermeye başladı. Ancak 24 Mart 1909’da Meşrutiyet hükümetince Ankara valiliğine getirildi. Birkaç ay sonra Şûrâ-yı Devlet bünyesinde açılan Mülkiye Dairesi başkanlığına tayin edildi, 21 Aralık 1910’da Maliye ve Nâfia Dairesi reisliklerine nakledildi. 2 Ocak 1915 tarihinde ikinci defa Dîvân-ı Muhâsebât reisi olan Tevfik Bey, bu arada Yüksek Mühendis Mektebi’nde (İstanbul Teknik Üniversitesi) ve yeni açılan İnâs Dârülfünunu’nda iktisat muallimliği yaptı. Ardından Maliye nâzırlığı ile birlikte 16 Mart 1919’dan itibaren Âyan Dairesi üyeliği görevlerini üstlendi. Nâzırlık görevi Damad Ferid Paşa’nın birbirini izleyen ilk üç kabinesinde aralıksız sürdü. Ali Rızâ Paşa kabinesinde de aynı makamda kaldı, ancak Ali Rızâ Paşa’nın istifası üzerine nâzırlıktan ayrıldı (3 Mart 1920). Sâlih Paşa tarafından 8 Mart 1920’de kurulan kısa ömürlü kabinede tekrar Nâfia nâzırı olduysa da 4 Nisan 1920’de dahil olduğu heyetle birlikte istifasını verdi. Daha sonraki yıllarda Âyan Dairesi’ne devam etti ve Yüksek Mühendis Mektebi’nde derslere girdi. Tevfik Paşa kabinesinde Şûrâ-yı Devlet reisliğiyle birlikte vekâleten Maliye nâzırlığı görevini yürüttü. İstanbul hükümetinin sona erdiği 2 Kasım 1923’ten sonra Yüksek Mühendis Mektebi’ndeki iktisat ve idare hukuku derslerini vermeyi sürdürdü. Soyadı kanunu çıkınca Biren soyadını alan Mehmed Tevfik Bey hocalık görevine 31 Ocak 1943 tarihine kadar devam etti. 11 Şubat 1956’da İstanbul’da öldü ve Pendik Yenimahalle’deki aile mezarlığında defnedildi.
Milletlerarası Akademik Tarih Araştırma Derneği’nin üyesi olan Tevfik Bey’in Osmanlı Devleti’nin dağılma yıllarına rastlayan devlet hizmetlerinde başarılı bir mutasarrıf ve vali olduğu, fakat bağlı bulunduğu hükümetlere paralel olarak kendisini pek gösteremediği söylenebilir. Genç yaşta girdiği mâbeyinde devlet tecrübesi edinmiş, Kudüs’te başarılı mutasarrıflık yapmış ve bu sırada II. Wilhelm’in takdirine mazhar olmuş, diğer valiliklerinde de yerli halk tarafından sevilip sayılmıştır. İttihat ve Terakkî Partisi’nin iktidarı zamanında da vazgeçilmez devlet adamlarından olan Tevfik Bey getirildiği görevlerde siyasî çekişmelerden uzak kalmış, Millî Mücadele döneminde ise daha ziyade üniversite hocası ve ilim adamı hüviyetiyle kendini göstermiştir.
Mehmed Tevfik Bey’in birçok eseri vardır. Bunlardan, Batı literatüründen de yararlanarak altı veya yedi cilt olarak hazırlamakta olduğu İktisad Prensipleri’nin ilk üç cildi Yüksek Mühendis Mektebi Matbaası’nda basılmıştır (İstanbul 1930, 1936, 1940). Fakat onun asıl önemli eseri hâtıratıdır. Hâtıratını Sultan Abdülhamid devrinde düzenli biçimde günü gününe yazmayı tehlikeli bularak çeşitli yerlerdeki görevleri sırasında küçük notlar halinde kaleme almış, daha sonra da genişletmiştir. Olayların vuku tarihlerini ve sebeplerini yazarken sık sık gazete koleksiyonlarına başvurmak zorunda kalmış ve müsveddelerini 1948’de bitirmiştir. İki ciltten oluşan eserinde Tevfik Bey çocukluğundan itibaren saltanatın ilgasına kadar şahidi olduğu olayları anlatır. Bunlar arasında özellikle mâbeyin kâtipliği devresi, bu kurumun işleyişi, Said, Tahsin ve Kâmil paşalar dönemi, üç semavî dince kutsal sayılan Kudüs sancağı mutasarrıflığı, o sırada Alman İmparatoru II. Wilhelm’in ziyareti, Selânik valiliğiyle Konya ve Yemen valilikleri sırasındaki olaylar, ilk Dîvân-ı Muhâsebât reisliği ve Bursa valiliğinin Meşrutiyet’ten önceki ve sonraki kısmı, Ankara valiliği, bu sırada İstanbul’da vuku bulan Otuzbir Mart Vak‘ası ve Hareket Ordusu’nun İstanbul’a gelişi, II. Abdülhamid’in hal‘i ve Sultan Reşad’ın cülûsu ilk cildin dikkate değer kısımlarıdır. 18 Eylül 1909’da müellifin Şûrâ-yı Devlet üyeliğiyle başlayan II. ciltte Bâbıâli Baskını, İttihat ve Terakkî’nin iktidarı dönemi olayları anlatılır. Ardından İstanbul hükümetlerinin siyasî tavırları, Millî Mücadele yılları, Ankara hükümetinin faaliyetleri, kendisinin Mustafa Kemal Paşa ile haberleşmesi, Büyük Millet Meclisi’nin İstanbul hükümetiyle ilgili kararı, saltanatın ilgası ve Sultan Vahdeddin’in ülkeyi terki hakkında orijinal bilgiler verilir. Mehmed Tevfik Bey’in hâtıraları, Tahsin Paşa’nın Abdülhamit: Yıldız Hatıraları ile Ali Cevâd Bey’in Tezkire’si ve bilhassa Ali Fuad Bey’in Görüp İşittiklerim adlı mâbeyin hâtıralarını tamamlar mahiyettedir. Muhteva bakımından ise onlardan daha zengindir. Eser, müellifin torunu Fatma Rezan Hürmen tarafından “Bir Devlet Adamının” Mehmet Tevfik Bey’in (Biren) II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları adıyla iki cilt halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1993). Hürmen, annesi Nâciye Neyyal Hanım’ın Ressam Naciye Neyyal’in Mutlakıyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet Hatıraları adlı eserini de neşretmiştir (İstanbul 2000).
BİBLİYOGRAFYA
Osmanlı Müellifleri, I, 246.
Nahid Sırrı Örik, “Hayatta Kalan Eski Nazırlar, Eski Vekiller”, Cumhuriyet, 17 Temmuz 1953.
Halûk Y. Şehsuvaroğlu, “Bir İlim ve Siyaset Adamımızın Ölümü”, a.e., 16 Şubat 1956.
Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, Ankara 1968-69, III, 192-193.
Mehmet Zeki Pakalın, Maliye Teşkilâtı Tarihi (1442-1930), Ankara 1978, IV, 399-405.
Abdülkadir Özcan, “II. Abdülhamid Devriyle İlgili Yeni Bir Kaynak: Mâbeyn Kâtiplerinden Mehmed Tevfik Bey’in Hatıraları”, Sultan II. Abdülhamid ve Devri Semineri (27-29 Mayıs 1992): Bildiriler, İstanbul 1994, s. 29-33.