https://islamansiklopedisi.org.tr/mesar-i-haram
Sözlükte “bilmek, hissetmek” anlamındaki şuûr kökünden ism-i mekân olan meş‘ar (çoğulu meşâir) kelimesi, aynı kökten türeyen ve Allah’a kulluğun açık alâmet ve işaretleri olan “şeâirin, ibadetlerin eda edildiği yer” mânasına gelir. Meş‘ar, yine “bilmek” mânasındaki ilm kökünden türemiş ma‘lem (çoğulu meâlim) ile eş anlamlı olup her ikisi aynı zamanda “bir şeyin kendisiyle bilindiği işaret” karşılığında da kullanılır. Meş‘ar-i Haram terkibindeki harâm kelimesi, buranın Harem bölgesi içinde bulunduğunu veya hürmet gösterilmesi gereken bir yer olduğunu belirtir. Meş‘ar-i Harâm tabiri, İslâmî literatürde hac menâsikinden bir kısmının yerine getirildiği yer olarak Arafat ile Mina arasındaki bölgeyi ifade etmektedir. “Arafat’tan kalabalıklar halinde dalga dalga indiğinizde Meş‘ar-i Haram’da Allah’ı anın” meâlindeki âyette (el-Bakara 2/198) geçen yerin neresi olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Hac sırasında Resûlullah ile birlikte bulunan Abdullah b. Ömer’den gelen iki rivayetten birinde onun Meş‘ar-i Harâm’ı Arafat ile Mina arasında bulunan Müzdelife’nin tamamı, diğerinde ise Müzdelife sınırları içinde yer alan Kuzah tepesi olarak nitelediği birçok kaynakta nakledilmektedir (meselâ bk. Fâkihî, IV, 320). Ancak Hz. Peygamber’in Müzdelife’de geceleyip sabah namazını kıldıktan sonra devesine binerek Meş‘ar-i Harâm’a kadar geldiği (Ebû Dâvûd ve İbn Mâce rivayetlerine göre üzerine tırmandığı), kıbleye yönelip dua ettiği (Müslim, “Ḥac”, 147; İbn Mâce, “Menâsik”, 84; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 57) şeklindeki rivayet Meş‘ar-i Harâm’ın Müzdelife’nin tamamı değil bir bölümü olduğu yolundaki görüşü desteklemektedir. Meş‘ar-i Harâm tabiriyle Müzdelife’nin kastedilmesinin cüzün kül için kullanılması kabilinden olduğu kaydedilmekte (Buhûtî, II, 497), Muhibbüddin et-Taberî de Abdullah b. Ömer’in Meş‘ar-i Haram’ın Müzdelife’nin tamamı olduğu şeklindeki sözünün mecaz olarak değerlendirilebileceğini belirterek âyetteki “Meş‘ar-i Harâm’ın yanında” ifadesinin Müzdelife’nin tamamına işaret etmediğini söylemektedir (el-Ḳırâ, s. 419).
Fıkıh âlimlerinin çoğunluğu Meş‘ar-i Harâm’ın Kuzah tepesi olduğu görüşünü benimsemiş, tefsir, hadis ve siyer âlimlerinin büyük kısmı ise Meş‘ar-i Harâm ile Müzdelife’nin tamamımın kastedildiğini ifade etmiştir. Müzdelife vakfesinin Müzdelife sınırları içinde yapılması câiz olmakla birlikte Hz. Peygamber’in fiilinden dolayı Kuzah tepesi üzerinde, mümkün olmadığı takdirde civarında vakfeye durulması daha faziletli kabul edilmiştir (ayrıca bk. KUZAH; MÜZDELİFE).
BİBLİYOGRAFYA
Lisânü’l-ʿArab, “şʿar” md.
Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “şʿar” md.
Kāmus Tercümesi, II, 436.
Müslim, “Ḥac”, 147.
İbn Mâce, “Menâsik”, 84.
Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 57, 64.
Tirmizî, “Ḥac”, 54.
Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Melhas), II, 190-191.
Fâkihî, Aḫbâru Mekke (nşr. Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş), Mekke 1407/1986, IV, 319-323.
Cessâs, Aḥkâmü’l-Ḳurʾân (Kamhâvî), I, 121.
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, V, 178.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, V, 133-134.
Kurtubî, el-Câmiʿ, II, 421, 428.
Nevevî, Şerḥu Müslim, VIII, 181, 189.
Muhibbüddin et-Taberî, el-Ḳırâ li-ḳāṣıdi Ümmi’l-ḳurâ (nşr. Mustafa es-Sekkā), Kahire 1390/1970, s. 418-420.
Fâsî, Şifâʾü’l-ġarâm (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Beyrut 1405/1985, I, 491, 506-507.
Süyûtî, ed-Dürrü’l-mens̱ûr, Beyrut 1403/1983, I, 539-540.
Buhûtî, Keşşâfü’l-ḳınâʿ, II, 497.
İbn Âbidîn, Reddü’l-muḥtâr (Kahire), II, 508.
T. Fahd, “S̲h̲iʿār”, EI2 (İng.), IX, 424.
“Müzdelife”, Mv.F, XXXVII, 94, 99.