GÖVSA, İbrahim Alâeddin - TDV İslâm Ansiklopedisi

GÖVSA, İbrahim Alâeddin

Müellif: ATİLLA ÇETİN
GÖVSA, İbrahim Alâeddin
Müellif: ATİLLA ÇETİN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1996
Erişim Tarihi: 01.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/govsa-ibrahim-alaeddin
ATİLLA ÇETİN, "GÖVSA, İbrahim Alâeddin", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/govsa-ibrahim-alaeddin (01.12.2024).
Kopyalama metni

İstanbul’da doğdu. Babası, Filibeli bir aileden gelen ve vilâyet mektupçuluğu yapan Mustafa Âsım Bey, annesi Yemen’de şehid düşen Erzurumlu Osman Paşa’nın kızı Fatma Behice Hanım’dır. İstanbul’da müderris, huzur derslerinde muhatap ve mukarrir olarak bulunmuş, Enderun Mektebi hocalarından Küçük Filibeli diye tanınan Abdullah Efendi, İbrahim Alâeddin’in baba tarafından dedesi, yine huzur derslerinde muhatap ve mukarrir olan, Anadolu ve Rumeli kazaskerliği yapmış ve Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye Cemiyeti üyesi olmuş Filibeli Hoca diye bilinen Halil Fevzi Efendi de büyük amcasıdır. Bu iki kardeş İstanbul ulemâsı arasında “ahaveyn” adıyla tanınmıştır.

İbrahim Alâeddin ilk öğrenimini İstanbul’da Vezneciler’de Şemsülmaârif Mektebi’nde, orta öğrenimini Trabzon ve Vefa idâdîlerinde tamamladı. 1910’da Mekteb-i Hukuk’tan mezun oldu. Bu okulun son sınıfında iken adliyede hey’et-i ittihâmiyye zabıt kâtibi ve adliye kütüphanesi memuru olarak çalıştı. 1911’de İstanbul Dârülfünunu’nda açılan bir imtihanı kazanarak tayin edildiği Trabzon İdâdîsi’nde iki yıl kadar edebiyat öğretmenliği yaptı. Bu arada asıl çalışma alanını teşkil eden eğitim konularıyla ilgilenmeye başladı. 1913’te Maarif Vekâleti tarafından edebiyat öğrenimi için İsviçre’ye gönderildi. Fakat edebiyatın özel merak ve şahsî gayretle elde edilebileceğine inandığından arkadaşı Mustafa Şekip’le (Tunç) birlikte çalışma alanını psikoloji ve pedagojiye kaydırdı. Fırsat buldukça edebiyat ve tarih derslerini de takip etti. 1915’te askerlik görevini yapmak üzere yurda döndü. Aynı yılın 11 Temmuzunda Çanakkale’ye gönderilen edebî heyet içinde yer alarak muharebe alanlarını görüp inceleme fırsatı buldu. 1916’da Jean-Jacques Rousseau Pedagoji Enstitüsü’nden diploma aldı.

1916-1926 yılları arasında Dârülmuallimîn-i Âliye’de pedagoji ve psikoloji hocalığı ve müdürlük yaptı. Bu arada orta muallim mektebinde ve Dârülfünun’da bir süre psikoloji ve felsefe dersleri okuttu. 1926’da Maarif Vekâleti Tâlim ve Terbiye Heyeti üyesi oldu. III ve IV. dönem (1927-1934) Sivas ve Sinop, VI ve VII. dönem (1939-1946) İstanbul milletvekili olarak görev yaptı. 1941 yılı başlarında İnönü (Türk) Ansiklopedisi’nin hazırlık çalışmalarına, ilk üç fasikülünün redaksiyon ve yayımına katıldı. 1945’ten ölümüne kadar da Ziraat Bankası idare meclisi üyeliğinde bulundu. Son yıllarında sözlük ve ansiklopedi telif, redaksiyon ve yayım çalışmalarıyla meşgul olan ve gazetelere günlük fıkra yazan İbrahim Alâeddin 29 Ekim 1949’da Ankara’da öldü. Cebeci Asrî Mezarlığı’nda yakın arkadaşı Halil Nihat Boztepe’nin kabri yanına defnedildi.

Âlim ve şair yetiştirmiş bir aileden gelen İbrahim Alâeddin küçük yaşlarda şiire ilgi duydu. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen, Nâle-i Uşşâk (İstanbul 1301) adlı bir Kerbelâ mersiyesi, ayrıca bir divançe teşkil edecek kadar şiirleri, basılmamış kırk hadis tercümesi bulunan babası Mustafa Âsım Bey’in edebiyat merakı ve zengin kitaplığı ona özellikle şiir alanında önemli bir teşvik unsuru olmuştur. Öğrenciliğinde Farsça dersleri sırasında Ömer Hayyâm, Sa‘dî-yi Şîrâzî ve Hâfız-ı Şîrâzî’nin hemen bütün şiirlerini okumuş, bu tesir altında ilk şiir denemeleriyle Hayyâm tercümeleri Musavver Terakkî’de yayımlanmıştır. Aruzla ve klasik nazım şekilleriyle yazdığı ilk şiirlerinde yer yer Nâmık Kemal ve Ziyâ Paşa tesiri görülmekle beraber onun asıl yeni tarz şiire ilgi duyması, mektep sıralarında iken okuduğu Tevfik Fikret’in Rübâb-ı Şikeste’siyle başlar. Güft ü Gû (Trabzon 1329) adlı şiir kitabı bu tesirlerin mahsulüdür. Daha sonraki yıllarda gelişen edebî çalışmalarında ise Mekteb-i Hukuk’ta iken tanıştığı Tahsin Nâhid, Emin Bülent (Serdaroğlu), Ahmed Hâşim ile okul dışından dostları Mehmet Behçet (Yazar), Köprülüzâde Fuad gibi Fecr-i Âtîciler’in yanında Halil Nihat (Boztepe) ve özellikle Mehmed Âkif’in (Ersoy) büyük etkisi vardır.

II. Meşrutiyet’in ilânından sonra o dönemin gençlerinde görülen edebî heyecan kısa sürede onda da uyanır. Bu sırada Servet-i Fünûn mecmuası ile Celâl Sâhir’in çıkardığı Demet adlı kadın dergisinde A. Ulviye takma adıyla uzunca bir süre yazılar ve şiirler yayımlar. Mekteb-i Hukuk’ta tanıştığı arkadaşlarının teşvikiyle bir ara Fecr-i Âtî toplantılarına katılırsa da bir müddet sonra sanatın belli bir gayeye hizmet etmesi gerektiği düşüncesiyle sanat anlayışlarını benimsemediği bu gruptan ayrılır. Aynı günlerde Âlem adlı mizah dergisinde Çelebi takma adıyla yazdığı yazılar Fecr-i Âtî topluluğu ile arasının açılmasına sebep olur. Daha sonraki yıllarda ise Orhan Seyfi (Orhon) ve Enis Behiç (Koryürek) gibi hececi şairlerle birlikte hece vezniyle şiirler yazmaya başlar. Bu dönemde yayımladığı Çocuk Şiirleri (İstanbul 1329) adlı kitabı, Ali Ulvi’nin Çocuklarımıza Neşîdeler’i ile (İstanbul 1328) Tevfik Fikret’in Şermin’i (İstanbul 1330) arasında türünün ilk örneklerinden biri olması bakımından önemlidir (eser 1913-1923 arasında beş defa basılmıştır).

İbrahim Alâeddin, 1916’da İsviçre’den döndükten sonra bilhassa Tedrisat gazetesinde pedagoji ve çocuk edebiyatı üzerine yazdığı yazılarla geniş bir okuyucu kitlesi üzerinde etkili olmuştur. Bir süre İkdam gazetesinde Fransızca’dan tercümeler yapan, Zümrüdüanka, Resimli Gazete ve Akbaba dergilerinde Kıvılcım imzasıyla telif, tercüme ve mizahî yazılar yayımlayan İbrahim Alâeddin’in en verimli yazı faaliyeti bu döneme rastlar. Bazı yazılarında ise Çelebi (Âlem’de), Karınca takma adlarını kullanmıştır. Biraz da Mehmed Âkif’in teşvikiyle bir kısım yazılarını ve hamâsî şiirlerini Sırât-ı Müstakîm ile Orhan Seyfi’nin çıkardığı Hıyâbân’da, diğer yazı ve şiirlerini daha sonraki yıllarda Yeni Mecmua, Şair ve Yedigün gibi dergi ve gazetelerde yayımlamıştır.

Edebî faaliyetlerinin yanı sıra Türkiye’de psikoloji ve pedagoji çalışmalarının henüz çok yeni olduğu bir dönemde yazıları, kitapları ve diğer çalışmalarıyla da kendini kabul ettiren İbrahim Alâeddin’in asıl kalıcı hizmetler yaptığı saha biyografi ve ansiklopedi alanlarıdır. İbrahim Alâeddin’in, bu alanda Cumhuriyet’in ilk yıllarında âdeta öncülük yaparak titiz, dikkatli ve araştırmacı şahsiyetiyle ortaya koyduğu çalışmalar sonraki yıllarda bu tür faaliyetlere önemli birer örnek teşkil etmiştir. Onun özellikle Meşhur Adamlar: Hayatları-Eserleri ile Türk Meşhurları Ansiklopedisi hâlâ önemini koruyan, bu sahanın vazgeçilmez kaynak eserleri arasında yer almaktadır.

İbrahim Alâeddin son yıllarında yazdığı bazı makalelerinden dolayı eleştirilere uğramıştır. İzmit’te yedi yaşında hâfız olan bir kız hakkında “dimağının yorulduğunu, bu gibi üstün zekâlı çocukların korunması gerektiği”ni yazması (Hürriyet, Haziran 1948), “gençleri çekmek ve namaz sırasında pantolonlarının buruşmasını önlemek için camilere sandalye konup ayakkabıyla girilmesi” (Hürriyet, Haziran 1949) gibi tekliflerde bulunması sebebiyle eski dostları Eşref Edip Fergan, Raif Ogan ve mektup gönderen okuyucular tarafından tenkit edilmiştir (, I [Haziran-Temmuz 1948], nr. 5, s. 79; nr. 7, s. 112; nr. 8, s. 123; II [Haziran 1949], nr. 49, s. 370).

Eserleri. A) Edebî Eserleri. 1. Rumeli’ye Destân-ı Harb (Trabzon 1328). Balkan savaşları sırasında Çatalca harekâtına Trabzon gönüllü taburlarıyla katılan yazarın hamâsî şiirlerini ihtiva eder.

2. Güft ü Gû (Trabzon 1329). Servet-i Fünûn tarzını devam ettiren aruzla yazılmış şiirlerdir.

3. Çocuk Şiirleri (İstanbul 1329). Hece ve aruzla yazılmış didaktik, ahlâkî, vatanî şiirlerden oluşur.

4. Sulh ve Harb (İstanbul 1338). Çocuklar için hece ve aruz karışımı manzum okul piyesidir.

5. Çanakkale İzleri (İstanbul 1926; 3. bs. Ankara 1989). Çanakkale savaşlarının arkasından muharebe alanına gönderilen yazarlar heyeti içinde bulunan İbrahim Alâeddin’in bir kısmı savaş meydanında, bir kısmı Avrupa’da yazılmış hece vezni ile hamâsî şiirlerinden ibarettir.

6. Şen Yazılar (İstanbul 1926). Hikâyeleri ve mizahî yazılarını ihtiva eder.

7. Nazif’ten Hâmid’e Âhiretten Mektuplar (İstanbul 1932; ayrıca Süleyman Nazif’le ilgili kitabının sonuna ilâve, s. 272-289). Süleyman Nazif’in ağzından yazılmış ironik tarzda iki mektubu ihtiva eder.

8. Acılar (İstanbul 1941; ilâvelerle 2. bs. Ankara 1966). Aralarında Abdülhak Hâmid, Celâl Sâhir (Erozan), Cenab Şahabeddin, Mehmed Âkif, Halil Nihat, Enis Behiç gibi şairlerin de bulunduğu şahsiyetlerin ölümü üzerine yazılan kısa nesir yazıları ve manzumelerden oluşur.

9. Söz Oyunları (İstanbul 1942). Denemeler ve vecizelerden ibarettir.

B) Eğitime Dair Eserleri. 1. İlk Gençlik Hakkında Rûhiyat ve Terbiye Tedkikleri (İstanbul 1337).

2. Bediî Terbiye (İstanbul 1341).

3. Sevimli Elifbâ, Tedricî Kelime Usûliyle (İstanbul 1925, alfabe öğretiminde yeni bir metot denemesidir).

4. Çocuk Ruhu (İstanbul 1926).

5. Rûhiyat ve Terbiye (İstanbul 1929). Öğretmen okulları için ders kitabı olarak hazırlanmış, kısmen tercüme, kısmen yazarın öğretmen okullarındaki hocalık tecrübelerinin mahsulü olan son iki kitap birçok defa basılmıştır.

C) Biyografi, Ansiklopedi ve Sözlük Çalışmaları. 1. Yeni Türk Lugati (bir heyetle birlikte, İstanbul 1930).

2. Talebe Lugati (İstanbul 1931, sonraki basımları Yeni Talebe Lugati adıyla).

3. Victor Hugo (İstanbul 1931).

4. Süleyman Nazif, Hayatı, Kitapları, Mektupları, Fıkra ve Nükteleri (İstanbul 1933).

5. Meşhur Adamlar: Hayatları-Eserleri (I-IV, İstanbul 1933-1936).

6. Kâşifler ve Mucitler (İstanbul 1939).

7. Sabatay Sevi (İstanbul, ts.). XVII. yüzyılda İzmir’de ortaya çıkıp kendini yahudi kavminin beklediği mesîh diye ilân eden, bu yüzden dünya yahudileri arasında ayrılık ve karışıklıklara sebep olan, Türkiye’de de “Dönmeler” adı altında bir taraftan yahudi âdetlerini devam ettiren, diğer taraftan müslüman görünen zümrenin kurucusu Sabatay Sevi ve Sabatayistler hakkında yapılmış önemli bir araştırmadır. Eser, yazarın Bakırköy’de Dönmeler’e ait bir kız okulundaki müdürlüğü sırasında şahit olduğu gelenek ve inançları yansıtması bakımından da mühimdir.

8. Elli Türk Büyüğü (İstanbul 1940). Attilâ’dan Mehmetçik’e kadar Türk tarihinde önemli yeri olan devlet adamı, kahraman, âlim ve sanatkârlardan seçilmiş elli şahsiyetin biyografisidir.

9. Türk Meşhurları Ansiklopedisi (İstanbul 1945-1946). Meşhur Adamlar: Hayatları-Eserleri içinden çıkarılmış Türk ünlülerine ilâveler yapılarak geliştirilmiş 1500’den fazla biyografiyi ihtiva etmektedir.

10. Resimli Yeni Lugat ve Ansiklopedi: Ansiklopedik Sözlük (I-V, İstanbul 1947-1954). Fransızca Petit Larousse’un tertibi esas alınıp sözlük ve ansiklopedi maddeleri bir araya getirilmek suretiyle hazırlanmıştır. Sözlükte kelime, terim ve deyimlerin Fransızca karşılıkları, Arapça ve Farsça asıllı kelimelerin Arap harfleriyle imlâsı da gösterilmiştir. Her harfe ait maddelerin sonuna, o harfle başlayan Arapça ve Farsça mesel ve deyimlerle mesel olmuş Türkçe mısralar açıklamalarıyla birlikte ilâve edilmiştir. Müellifin “Lakerda” maddesine kadar yazdığı, tamamı 3168 sayfa tutan eser, ölümünden sonra kendi notlarından faydalanılarak Celâl Esat Arseven, Besim Darkot, Mehmet Ali Kâğıtçı, Mehmet Zeki Pakalın ve Hakkı Tarık Us’tan teşekkül eden bir heyet tarafından tamamlanmıştır. Eserin, Mustafa Nihat Özön başkanlığında bir heyetçe ilâve, çıkarma ve değişikliklerle Ansiklopedik Sözlük adıyla ve üç cilt halinde ikinci baskısı da yapılmıştır (İstanbul 1967-1968).

Gövsa’nın başkanlığında bir heyetin çıkardığı ve bazılarını bizzat kendisinin kaleme aldığı, hepsi 1927 yılı içinde yayımlanmış birer formalık kırk kadar küçük kitaptan meydana gelen “Büyük Adamlar” serisi dönemi içinde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bunlar arasında, özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında dikkati çeken Cemâleddîn-i Efgānî, Darvin, Fröyd ve Lenin biyografileri de bulunmaktadır. Aynı şekilde Türk şairlerinin biyografilerini ve şiirlerinden örnekler ihtiva eden on kadar kitabı yayımlanmıştır. İnönü (Türk) Ansiklopedisi’nin ilk cildine dünyada ve Türkiye’de ansiklopedicilik hakkında yazdığı yirmi üç sayfalık önsöz, konusunda bugün de önemli bir kaynak olma özelliğini korumaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

İbrahim Alâeddin Gövsa, Resimli Yeni Lugat ve Ansiklopedi, İstanbul 1947-54, V, 298.

a.mlf., Çanakkale İzleri, İstanbul 1926, “Mukaddime”, s. 3-7; a.e. (nşr. Müjgân Cunbur), Ankara 1989, nâşirin üçüncü baskıyı sunuşu, s. 17-29.

İsmail Hikmet Ertaylan, Türk Edebiyatı Tarihi, Bakü 1926, s. 141-154.

, I, 85-87.

Mehmet Behçet Yazar, Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı, İstanbul 1938, s. 201-214.

a.mlf., “İbrâhim Alaettin Gövsa”, Yedigün, XIV/365, İstanbul 1940, s. 13.

Kenan Akyüz, Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi (Ankara 1953), İstanbul 1986, s. 775-785.

Hilmi Yücebaş, Türk Mizahçıları, İstanbul 1958, s. 173-176.

Yusuf Ziya Ortaç, Bir Varmış Bir Yokmuş: Portreler, İstanbul 1963, s. 153-157.

, II, 1327-1328.

a.mlf., Kitaplar ve Portreler, İstanbul 1985, s. 186-190.

Şerif Aktaş, “İbrahim Alaaddin Gövsa”, , XII, 260-262.

Zeki Gürel, İbrahim Alâettin Gövsa, Ankara 1995.

Osman Fahri, “İbrâhim Alaeddin Bey’in Çocuk Şiirleri Münasebetiyle”, , VI/155 (1327), s. 395-396.

Hakkı Süha, “Edebî Portreler: İbrâhim Alaeddin”, Yeni Mecmua, III/47, İstanbul 1940, s. 5.

Hüsamettin Bozok, “İbrahim Alâettin Gövsa’yı Kaybettik”, , yeni seri: II/6 (1949), s. 78.

Sami N. Özerdim, “Resimli Yeni Lûgat ve Ansiklopedi”, , sy. 37 (1954), s. 41-43.

a.mlf., “Ansiklopedi-Sözlük”, a.e., sy. 197 (1968), s. 626-627.

“Gövsa, İbrahim Alâaddin”, , XVIII, 33-34.

Fahir İz, “Gövsa”, , s. 328-329.

Muzaffer Uyguner, “Gövsa, İbrahim Alâettin”, , III, 366.

Mustafa Uzun, “Çanakkale Muharebeleri”, , VIII, 208.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 158-160 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER