HASKÖY - TDV İslâm Ansiklopedisi

HASKÖY

Müellif: İLHAN ŞAHİN
HASKÖY
Müellif: İLHAN ŞAHİN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1997
Erişim Tarihi: 28.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/haskoy--bulgaristan
İLHAN ŞAHİN, "HASKÖY", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/haskoy--bulgaristan (28.11.2024).
Kopyalama metni

Bulgaristan’ın güneyinde Rodop dağlarının kuzey eteklerindeki ova üzerinde yer almaktadır. Osmanlı döneminde adı, Hasköy’ün yanı sıra Uzuncaova (Uzuncaâbâd) şeklinde de geçer. Hasköy isminin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. Fakat bunun, bölgenin fethinden sonra üst seviyedeki bir devlet görevlisine has olarak tahsis edilmesinden kaynaklandığı sanılmaktadır. Uzuncaova adı ise bu yerleşme yerinin bulunduğu ovadan gelmektedir.

Hasköy’ün kuruluş tarihi ve Osmanlılar’dan önce burada bir iskân yerinin bulunup bulunmadığı hakkında bilgi yoktur. Ancak çok eski bir tarihe sahip olmadığı ve 1361’de Edirne’nin Osmanlı idaresine girmesinden sonraki yıllarda bir köy olarak ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Edirne’den Filibe’ye giden ana yol üzerinde yer alması sebebiyle kısa zamanda gelişme gösterdiği anlaşılan Hasköy, Rumeli eyaletinin Çirmen sancağına bağlı bir kaza merkezi oldu. Şehrin Fâtih Sultan Mehmed dönemine ait tahririne göre burası on iki mahalleli, 150 hâne (yaklaşık 750 kişi) nüfuslu orta büyüklükte bir kasaba idi (, nr. 35, vr. 18a-20a). Tamamı müslümanlardan oluşan kasaba ahalisi Hacı Mahmud, Îsâ Fakih, Sofular, Saraç İnebey, Saraç Mûsâ, Hacı Kayalı, Cüllâh, Hacı İsmâil, Kadı, Debbağlar, Hacı Bayezid ve Dervişan adlı mahallelerde ikamet etmekteydi. Şehirleşmenin temel unsuru olan mahallelere sahip olmakla birlikte halkının çiftçi statüsünde kaydedilmesi buranın ziraî özelliğinin bir göstergesidir. Nitekim defterde, şehirde yaşayan halkın otuz iki hânesi “çift” ve altmış iki hânesi “bennâk” olarak yazılmıştır. Dolayısıyla buranın vaktiyle bir köy şeklinde kurulduğu ve zamanla kasaba haline geldiği, bu geçiş döneminin de Fâtih Sultan Mehmed zamanında gerçekleştiği söylenebilir.

XVI. yüzyılda kasaba gelişmesini sürdürdü. 1515’te Hasköy’ün mahalle sayısı yedi ve nüfusu 274 hâne (1400 kişi civarında) idi (, nr. 50, s. 74-78). Mahalle sayısının azalması, nüfusun iki katına ulaşan artışına paralel olarak Fâtih döneminden sonra kasabanın fizikî bakımdan yeniden şekillendirilmesinden kaynaklanmış olmalıdır. Zira bu tarihte Cami ve Kethüdâ Balı adlı iki yeni mahallenin adına rastlanırken daha önce mevcut Hacı Mahmud, Îsâ Fakih, Saraç Mûsâ, Kadı, Debbağlar ve Dervişan mahallelerinin ortadan kalktığı tesbit edilmektedir. Önemli bir fizikî değişikliği gösteren bu durumun tabii felâket, hastalık veya başka bir sebeple kasabanın yer değiştirmesi sonucu ortaya çıktığı düşünülebilir. Ayrıca Fâtih Sultan Mehmed dönemindeki Sofular ve Saraç İnebey mahalleleri de adları değişmeksizin birleştirilmiştir. Bunun yanı sıra aynı dönemdeki Cüllâh ve Hacı İsmâil mahalleleri ise isimlerinin yanında ikinci bir adla anılmaya başlanmıştır. Bunlardan ilki Haraççı, diğeri Tekye adıyla kaydedilmiş ve muhtemelen eski mahalle yakınında bir yer değişikliğinden dolayı iki adla anılmışlardır.

Hasköy’ün şehirleşmesinde görülen bu değişme ve gelişme zamanla ahalisinin hukukî statüsüne de yansıdı. Bunun sonucunda Fâtih Sultan Mehmed döneminde önemli bir sayıya sahip olan çift ve bennâkler giderek azaldı ve bu sayı 1515’te beş bennâk, iki cabaya kadar düştü. Bununla birlikte 1530’da Avusturya elçilik heyetiyle İstanbul’a gelirken Hasköy’e uğrayan B. Curipeschitz burasını Uzunova adıyla ve Osmanlı padişahlarının avlandığı bir köy olarak kaydeder (Yolculuk Günlüğü 1530, s. 41).

1530’da Hasköy’ün mahalle sayısı yine yedi ve nüfusu 192 hâne ile 108 mücerredden (yaklaşık 1100 kişi) müteşekkildi (, nr. 370, s. 337). Bu tarihteki mahalle isimleriyle 1515’teki mahalle isimleri arasında pek bir fark yoktur. Sadece 1515’te Hacı İsmâil adıyla da anılan Tekye mahallesi burada Hacı Yûnus şeklinde kaydedilmiştir. Ancak kasabanın nüfusunda 1515’e nisbetle bâriz bir düşüş görülmektedir. Bu durumun sebebi hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamakla birlikte ovada yer almasının bunda etkili olduğu söylenebilir. XVI. yüzyılın son çeyreğinde Hasköy’ün durumunda önemli bir değişme olmadı. III. Murad dönemine ait tahrir defterine göre burada yine yedi mahalle bulunuyordu. Nüfusu ise 252 neferden (1150 kişi civarında) ibaretti (, nr. 651, s. 115-119). Mahalleler arasına Osmanlı Fakih adında yeni bir mahalle kaydedilirken daha önceki yıllarda mevcut Hacı Kayalı mahallesinin ortadan kalktığı görülmektedir.

Fâtih Sultan Mehmed döneminde Hasköy’de daha çok tarıma dayalı ekonomi hâkimdi. Bunun yanında kasabada bazı meslek ve sanat dallarıyla uğraşanlar da vardı. Bunlar arasında özellikle dericilik ve deri sanatıyla ilgili zanaat kolları oldukça gelişmişti. Bunun bir işareti olarak bu dönemdeki mahallelerden biri Debbağlar adını taşımaktaydı. Ayrıca bu mahalle sakinleri içinde dericilerin veya bütün esnafın yöneticisi durumunda olan bir ahî baba bulunuyordu. Dericilikle ilgili sanat dalları arasında daha çok pabuççuluk, saraçlık ve kürkçülük ön plandaydı. Bu arada terzi, sabuncu, keçeci, nalbant, kıncı, ipekçi, boyacı ve hasırcı gibi meslek ve sanat dallarıyla uğraşanlar da mevcuttu. Bu meslek ve sanat dalları, XVI. yüzyıl boyunca tarıma dayalı ekonominin yanı sıra çeşitlenerek gelişmesini sürdürdü. Ayrıca burası bir bozahâne ile pek çok malın alınıp satıldığı bir pazara sahipti (, nr. 35, vr. 20a; , nr. 50, s. 78; nr. 370, s. 337). Kasabada 1530 yılında bir cami ile altı mescid bulunmaktaydı (, nr. 370, s. 337).

Hasköy XVII. yüzyılda önemli bir hadiseye sahne olmadı. Kâtib Çelebi, bu yüzyılın ortalarında Hasköy’ün coğrafî yeriyle ona komşu şehir ve kasabaları kaydettikten sonra Edirne’den itibaren üçüncü menzilde yer aldığını yazmaktadır. XVIII. yüzyılda Hasköy’den bahseden P. L. İnciciyan ise havasının ve suyunun sağlığa elverişli olmaması sebebiyle burada sıtma hastalığının yaygın olduğunu, halkın bu hastalığa karşı korunmak için bol bol soğan yediğini ve gecenin ayazında soğutulmuş soğanlı su içtiğini belirtir. Ayrıca Koca Sinan Paşa’nın, 1592’de Macarlar’a karşı yaptığı sefer esnasında halkın isteği üzerine buraya iki kervansaray, iki hamam, dükkânlarla cami ve imaret yaptırdığını yazar. Bunun yanında eylül ayı içinde burada iki gün süreli bir panayır kurulduğuna işaret eder.

XIX. yüzyılda Edirne vilâyeti içindeki panayırlar arasında önemli bir yere sahip olan Hasköy, bu yüzyılın ortalarından itibaren idarî bazı değişikliklere uğradı. 1864’te Filibe’ye bağlı kaza merkezlerinden birini teşkil ediyordu. Nüfusu da XIX. yüzyılın ikinci yarısında 6000 civarında bulunuyordu. Bu nüfusun 2500 kadarı Türk, 3500 kadarı gayri müslimdi. Türk nüfusun azalması ve gayri müslim nüfusun önemli ölçüde artması bölgede başlayan siyasî olaylarla ilgili olmalıdır. Şehir, 1875’te Rusya’nın Bulgarlar’a kurdurduğu ihtilâl cemiyetlerinin faaliyetleri ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasındaki olaylardan oldukça etkilendi. Bu savaştan sonra 1878’de imzalanan Berlin antlaşması ile muhtar bir Bulgaristan Prensliği ve Doğu Rumeli vilâyeti kurulunca Hasköy Doğu Rumeli vilâyetinin sınırları içinde kaldı. 1880’de idarî bakımdan bu vilâyetin sancaklarından birini teşkil etti. Burası, merkez kazası olan Hasköy’den başka Hacıilyas, Kırcaali ve Harmanlı adlı kazalara sahipti. Ancak 1885’te Bulgaristan Prensliği, Doğu Rumeli vilâyeti topraklarını sınırlarına katınca Hasköy de bu prensliğe dahil edildi.

1912-1913 Balkan savaşları sırasında Trakya ve Makedonya’dan gelen Bulgarlar Hasköy’de iskân edildi. Bu sırada şehirdeki Türk evlerinin önemli bir kısmı yağmalandı ve tahrip edildi. Buna rağmen bölgede önemli bir Türk unsuru kaldı. Hasköy 1956’da 38.812, 1972’de 73.182 ve 1986’da 86.204 nüfusa sahipti. Rodop bölgesinin mal deposu durumunda olan Hasköy, karayolları kavşağı ve demiryolları durağı üzerinde yer alır. Şehirde özellikle pamukla sigara, şeker ve makine parçaları üretilir. Ayrıca şehir yakınında kaplıcalar mevcuttur.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 35, vr. 18a-20a.

, nr. 50, s. 74-78; nr. 370, s. 337-342; nr. 651, s. 115-119.

B. Curipeschitz, Yolculuk Günlüğü 1530 (trc. Özdemir Nutku), Ankara 1977, s. 41.

Kâtib Çelebi, Cihannümâ, Österreichischen Nationalbibliothek, Mxt. 389, vr. 62b.

, bk. İndeks.

H.-J. Kornrumpf, Die Territorialverwaltung im östlichen Teil der europäischen Türkei vom Erlass der Vilayetsordnung (1864) bis zum Berliner Kongress (1878) nach amtlichen osmanischen Veröffentlichungen, Freiburg 1976, bk. İndeks.

M. Kemal Özergin, “Rumeli Kadılıkları’nda 1078 Düzenlemesi”, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara 1976, s. 276.

, s. 45.

M. Türker Acaroğlu, Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Ankara 1988, s. 180.

Güler Kıvrak, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Edirne Gümrüğü (yüksek lisans tezi, 1989, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Bölümü), s. 51-52.

Mahir Aydın, Şarkî Rumeli Vilâyeti, Ankara 1992, bk. İndeks.

P. L. İnciciyan – H. D. Andreasyan, “Osmanlı Rumelisi’nin Tarih ve Coğrafyası”, , sy. 4-5 (1976), s. 134-135.

Yusuf Halaçoğlu, “XVI. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik ve Demografik Bakımdan Balkanlar’da Bazı Osmanlı Şehirleri”, , LIII/207-208 (1989), s. 637-676.

, III, 2011-2012.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1997 yılında İstanbul’da basılan 16. cildinde, 390-391 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER